Eleştirmenin Not Defteri

8 Aralık 2011 Perşembe

ELEŞTİRMENİN NOT DEFTERİ - 1

İşte haftanın yeni filmleri hakkında kısa eleştiri notları: 

Yangın Var'dan sonra düşündüklerim:
1. Murat Saraçoğlu giderek daha iyi filmler çeken ve kendisini sürekli geliştiren bir yönetmen oldu. Ama en büyük zaafı 'duygu yoğunluğu yaratmak' konusunda hâlâ eksiği var...
2. Filmin senaryosu oldukça naif, siyasi konularda biraz ürkek, hiçbir tarafı kırmadan, örselemeden işin içinden çıkmaya çalışmış. Herşeyi tane tane, ürkütmeden anlatıyor seyirciye... Bu yüzden biraz “ölçülü-biçili” izlenimi veriyor...  
3. Osman Sonant vücuduyla, mimikleri, şivesi ve samimiyetiyle dört dörtlük bir oyun çıkartmış.       
4. Nesrin Cavadzade kendi kuşağının en dikkat çekici birkaç yeteneğinden biri. Rus’u oynuyor, lazı oynuyor, kürt kızını oynuyor; şehirlisi, köylüsü hiç farketmiyor... Yangın Var'da da yaydığı güzel enerji ve sıcaklığı ile perdeden taşıyor... 3/5


Kazanma Sanatı'nda (Moneyball) en çok diyaloglara bayıldım. Belli ki Hollywood tecrübeli senaristi Steve Zaillian filmin olay örgüsünü, Aaron Sorkin de diyaloglarını yazmış... Sorkin’in diyalogları her zaman iyidir zaten (Sosyal Ağ, Charlie Wilson’un Savaşı, Birkaç iyi Adam)... Brad Pitt ve Jonah Hill de çok iyi bir ikili olmuşlar. İkisinin yanyana geldiği sahneler filmin en yüksek sahneleri.. Bu arada Brad Pitt de yaş aldıkça daha olgun performanslar çıkarmaya devam ediyor...
 Filmi bir 'spor filmi' olarak okursanız sıkılabilirsiniz... Ama Kazanma Sanatı aslında güvendiğin, doğru olduğuna inandığın fikrine inatla sahip olmanı ve her şeye rağmen gördüğün yanlışı düzeltmenin imkansız gözükse bile mümkün olabileceğini anlatıyor...
Hollywood'un en sevdiği hikaye kalıbı yani... Üstelik bunu milli sporlarıyla anlatıyor! 3,5/5


Jane Eyre tipik bir BBC yapımı. Neyse ki yönetmen Cary Fukunaga (Sin Nombre) genç ve aşkı, tutkuyu ucundan da olsa yakalayabiliyor... Ama başındaki kurgu oyununa ne gerek vardı ki? Genç izleyiciye ‘heyecanlı bir şey başlıyor, izle bak’ demek için yapılmış stratejik bir tercih olabilir... 
Filmi izlerken şunu da düşündüm: “Biz bu hikayeyi ne kadar çok izledik!”... Neredeyse sadece BBC bile beş kere çekmiş Bronte’nin ölümsüz eserini... 
Alice Harikalar Diyarında'nın Alice’i Mia Wasikowski’nin yorumladığı 'zeki mürebbiye' Jane Eyre gayet inandırıcı... 2011 model Bay Rochester, Michael Fassbender de bir gün evinde oturamıyor herhalde... Sürekli setlerde olmalı... Böyle giderse çabuk eskitecek kendisini... Bir ara da neredeyse ayda bir Nicole Kidman izler olmuştuk... ! 3/5


En son Amerikalı'yı çeken Şerif Gören’in sinemaya dönüş filmi Ay Büyürken Uyuyamam'ı yarı tedirgin bir halde bekliyordum açıkçası... Daha film ilk 10 dakikasında derin ve hüzünlü bir hayal kırıklığı yaşatmaya başladı... Çünkü ana karakterlerini öyküye dahil edilişinde bariz sorunları vardı... Ama bu kadarla da kalmıyor film... Necati Cumalı’nın farklı hikayelerinden oluşturulmuş senaryo incelikli ve inandırıcı olmakta zorlanıyor. Cumalı’nın öykülerinde küçük kasabalardaki ikiyüzlü cinsellik anlayışını yansıtış biçimiyle Gören’in filmindeki fark giderek bir uçuruma dönüşüyor. Finalde ilahi dokunuş ise bu uçuruma tuz biber ekiyor... 
Filmin TV dizisi estetiğinde olması oyuncularının dizilerden tanınıyor olmalarından kaynaklanmıyor bu arada. Tam tersi Ayça Bingöl elinden geleni yapıyor mesela ama çabaları yetersiz kalıyor. 
Filmin ilk yarım saatinde hayli yeri olan Fırat Tanış ise bir anda filmde kayboluyor. Sanki canı sıkılmış da filmi terketmiş gibi... 2/5    





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder