Eleştirmenin Not Defteri

7 Mart 2015 Cumartesi

ASABİYİM BEN

Gergin toplumların kaderi... 
Bir biletle altı tane lezzetli hikaye izlemenize neden oluyor “Asabiyim Ben”. Evet, hikayelerin hepsinin ortak paydası, gerginlikten beslenen düzen içinde bireylerin öfke patlamalarının sonuçları... Hikayeler komik, şiddetli, sürprizli ve kimisi de hayli kanlı...

2014 Akademi ödüllerinde “en iyi yabancı film” kategorisinde güçlü adaylardan biriydi “Asabiyim Ben”. Aslında birbirinden bağımsız, irili ufaklı altı tane komik, şiddetli ve manidar hikaye anlatıyor film. Açılışta yer alan ve filmin en kısa hikayesi olan “Pasternak”, bir uçak dolusu yolcunun aslında hepsinin tanıdığı biri tarafından bir plan dahilinde aynı uçağa konulduklarını keşfetmesini anlatıyor. Sonraki hikaye genç bir garson kızın çalıştığı restorana gelen adamı tanımasıyla başlıyor. Bu adam genç kızın geçmişinde derin yaralar açmış bir adamdır. Diğer hikaye filmin en klişe hikayesi. Otoyolda birbirlerini sollayan iki adamın siniri onları ölümcül bir şiddet patlamasına götürür. Filmin en güzel hikayesi olan “Bombacı”da ise şehrin araç çekicileri ve park cezası kesen trafik polislerinin temsilindeki ‘soygun’ sistemine başkaldıran bir mühendisin yaşadıklarını izliyoruz. Usta aktör Ricardo Darin’in başrolde olduğu bu bölümün konusu Türk izleyicilere de hiç yabancı gelmeyecektir. Filmin bir diğer güçlü hikayesi bir vur-kaç kazasına sebep olan zengin bir çocuğun ailesinin adaleti parayla satın alma sürecini anlatıyor. Ancak insanların açgözlülüğü ve sürpriz bir gelişme bütün planları altüst edecektir. Filmin son ve en uzun hikayesi ise başlı başına film sanki. Bir gelin müstakbel eşi tarafından aldatıldığını düğün sırasında öğrenir. Ve bu son derece neşeli başlayan düğün herkesin gözü önünde şiddetli ve kanlı bir hesaplaşmaya dönüşür.
 
En güzel hikaye sonda..
Aslında bu sonuncusu filmin bütün hikayelerinin temalarını tek bir hikayede buluşturuyor sanki. Sevgi, ihanet, hayal kırıklığı, öfke, adalet arayışı, haksızlık, iyilik, kötülük hepsi var... Belki otoyolda ve restoranda geçen hikayeler diğerlerinin arkasında kalıyor ama genel olarak şirazesinden çıkmaya başlayan bir toplumun profilini çıkarıyor bize film. Bu şiddet en başta yönetimden geliyor topluma tabi ki dünyanın her yerinde olduğu gibi. Olması gerektiği hızda ve şekilde sağlanamayan adalet, yozlaşmayla elde edilmiş zenginlikle küçük insanları ezenler ve kendi vatandaşını soymaya odaklanmış bir kamu yönetimi... Bunlar bir şekilde gündelik hayatın akışında insanların planlarını, mutluluklarını bozabileceği gibi, karanlık yönlerinin de uyanmasını, harekete geçmesini tetikleyebilmekte. “Asabiyim Ben” tam da bunun filmi.
Arjantinli yönetmen Damián Szifrón filminin her karesine hakim bir yönetim sergileyip çok şık ve ritmi yüksek bir film çıkartmış ortaya. Şahane müziklerin eşlik ettiği filmde özellikle “Bombacı” adlı bölümün başrolünde olan, sırf arabası çekildiği için hayatı kararan Simon’u canlandıran Ricardo Darin’e ve son hikayede kendi düğününde çıldıran gelin Romina’yı oynayan Erica Rivas’a özellikle dikkat edin. İki oyuncu da filme damgalarını vuruyorlar... 4/5

Asabiyim Ben 
(Relatos Salvajes - Wild Tales)
Yönetmen: Damián Szifrón
Oyuncular: Ricardo Darin, Erica Rivas, María Marull, Rita Cortese, Julieta Zylberberg, Leonardo Sbaraglia, Walter Donado, Oscar Martínez, Diego Gentile
122 dakika






Not: Bu yazı 7 Mart 2015 günü Sözcü gazetesinin ŞIK ilavesinde yayımlanmıştır...

2 Mart 2015 Pazartesi

BIRDMAN VEYA (CAHİLLİĞİN UMULMAYAN ERDEMİ)

Yeniden sevin beni!

Amerikan edebiyatının gerçekçi damarından çıkmış bir öykü ustası Raymond Carver’ın öyküleri, kaybeden adamın iç dünyasına yoğunlaşır çoğunlukla. Meksikalı usta yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun filmi “Birdman”in odağında da böyle bir adam var. Riggan 1990’ların başında üç filmde “Birdman” adlı süper kahramanı canlandırmış ve çok popüler olmuştur. Ancak kariyeri aynen devam etmemiş ve ününü yavaş yavaş kaybetmiştir. Riggan artık Broadway’de saygın bir oyun sahneye koyup sağlam ve görkemli bir 'geri dönüş' yapmak ister. 
Carver’ın “Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz” adlı hikayesine sahnede farklı bir yorum getirmeye çalışan Riggan’ın tiyatro binası içinde gala gecesine kadar yaşadığı sancılı günler, sanki bir seferde (tek planda) çekilmiş gibi anlatılmakta filmde. Riggan kafa sesi olarak duyduğu “Birdman”le (bir çeşit 'alter-ego'nun sesi) uğraşırken, kızı, eski karısı, sevgilisi, oyunda rol alan diğer oyuncular, menajeriyle ayrı ayrı cebelleşir. Hiçbir şey yolunda gitmiyor gibidir. Böyle giderse Riggan’ın ‘muhteşem dönüşü’ hiç de hayal ettiği gibi olmayacaktır!
Riggan'ın Carver'ın "Aşk Konuştuğumuzda Ne Konuşuruz" hikayesini seçmesi de rastlantı değildir. Aslında o hikayenin ana kahramanıyla yoğun bir empati içindedir. Riggan sevilmek istiyor, görünmek istiyordur...
“Birdman”i iki şekilde okuyabilirsiniz. Birincisi tümüyle sinema ve Hollywood dünyası üzerinden. Artık en iyi oyuncuların bile Hollywood’un süper kahraman filmlerine teslim olduğu bir gerçek. Film bunu sık sık dillendiriyor zaten. Mevcut sinema-tiyatro ortamında oyunculuğun geldiği nokta üzerinden bakıldığında, “Birdman” bir sektör eleştirisi. Diğer yandan insanoğlunun ‘başarı’ ve 'ilgi'ye olan bağımlılığından yola çıkarsak daha etkili bir drama ulaşmış oluruz. Riggan ‘yoğun ilgi’nin tadını almıştır “Birdman” iken. Bunun hasretiyle yaşamaktadır artık. İnsanoğlunun etrafındaki binlerce engele rağmen (kendi sınırlı yeteneği, geçmişi, daha genç rakipleri, kıskanç düşmanları, yaşlılık vs...) kendini kanıtlama gayreti başlı başına dramatik bir hikayedir. Riggan bunların hepsiyle de o günlerde yüzleşir. 
Ancak Iñárritu’nun eleştirmenlerle yaptıkları hiç hoş şeyler değil. Filmde bize gösterilen iki eleştirmenden ilki bir film eleştirmeni ve son derece karikatür bir 'entelektüel ukala'! Diğer eleştirmen ise son derece 'kötücül' bir tiyatro eleştirmeni. Önyargılı ve düşmanca. İşin enteresan tarafı sinemacıların çoğunun eleştirmenleri maalesef böyle görmesi! Iñárritu’nun da onlardan biri olması beni biraz üzmedi değil doğrusu...     
Iñárritu’nun filmi, tümüyle ona çalışan teknik bir şov aynı zamanda. Bütün sahnelerin sanki kesilmeden birbirine bağlanmış gibi görünen kurgusuyla film izleyenleri büyülüyor bir şekilde. Ancak aslında daha önce pek çok kez anlatılmış bir hikayenin bu Oscar kazanmış senaryosunun biraz fazla konuşkan, açıklayıcı diyaloglarla dolu olduğunu söylemek mümkün. Kimse içinde bir şey saklamıyor bu filmde. Herkes tüm düşüncelerini seslendiriyor. Bu da seyirciye düşünerek bulabileceği bir derinlik bırakmıyor pek. Özellikle de Riggan’ın kızıyla ve tiyatro eleştirmeniyle konuştuğu sahneler adeta filmin bütün dertlerini kusuyor! Daha önce iki Batman filminde süper kahraman kostümü giymiş ve sonrasında çok da hak ettiği yerlere gelememiş bir oyuncu olan Michael Keaton kuşkusuz Riggan rolünde adeta kendisini büyük bir rahatlıkla oynuyor... En İyi Erkek Oyuncu Oscar’ını almalıydı belki de... Karşısında ise Edward Norton nihayet “Dövüş Kulübü”nden beri bir kez daha büyük bir seyir keyfi veriyor. 3,5/5    

Birdman veya (Cahilliğin Umulmayan Erdemi) 
Yönetmen: Alejandro González Iñárritu
Oyuncular: Michael Keaton, Emma Stone, Edward Norton, Zach Galifianakis, Naomi Watts, Amy Ryan
119 dakika