Eleştirmenin Not Defteri

19 Ekim 2014 Pazar

KISA ELEŞTİRİ: İNCİR REÇELİ 2



Avazı çıktığı kadar susan (!) adam ile onu çalkalayan (!) kızın aşk hikayesi! Sürekli kafada patlayan şişeler-bardaklar, kendisine sulananlara kafa atan esas kız, anlamsız yavaş çekimler, sıkıcı bir olay örgüsü ve arabesk diyaloglar...!

Aşk filmi senaryosu yazmanın türlü kolaylıkları ve zorlukları var... Sevilebilir karakterler yaratırsınız, güzel bir tanışma sahnesi yazarsınız, araya giren makul sorunlar yaratırsınız, güzel müzikler ve mekanlarla süslersiniz, göz yaşartan ya da izleyene ‘iyi hissettiren’ bir de final koydunuz mu tamam gibi gözükür. Ancak yönetmenin o duygusallığı, ikna ediciliği ve ‘vıcık vıcık’laşmayan tonu yakalaması pek de kolay değildir...

İlk “İncir Reçeli” AIDS’li kız Duygu ve müzisyen/yazar adam Metin’in aşk hikayesini anlatıyordu. Halil Sezai’nin romantik bir film için pek de uygun durmayan fiziği, Melike Güner’in ‘aşkım aşkım’ diye dolaşan yapay samimiyeti ve ikna edici olamayan senaryosuyla film, eleştirmenlerin ve iyi aşk filmlerinin tutkunlarını pek de memnun bırakmamıştı. Ama film özellikle de vizyondan kalktıktan sonra, Halil Sezai’nin müzikal başarısıyla uyumlanarak, kitlesine geç ulaşan bir popülerlik kazandı. Oysa film, AIDS’e dair kimi bilimsel gerçekleri eğip bükerek kurduğu melodram yapısı, mekanları, atmosferi ve diyaloglarıyla ‘avam’ bir kimlikteydi.
“İncir Reçeli” aynı tonda devam ediyor. Yıllar geçmesine rağmen kaybettiği sevgilisinin yasını tutan, yalnız, çoğunlukla sarhoş olan Metin, yaşadığı trajediyi senaryolaştırarak film yapmış belli bir ün de kazanmıştır üstelik! Bu sefer de çaldığı barda geceleri barmenlik yapan dövmeci Gizem ile tanışır ve yine sorunlu bir birliktelik başlar... Gizem, “Yalnız bir adam gördüğünüzde onu çalkalayın. Seven yerleri dibe çökmüş olabilir” mottosuyla (!) ‘adamı’nı çalkalamaya çalışıyor film boyunca. 
Aşk üzerine bolca edebiyat parçalanıyor, sürekli ‘kakası varmış gibi’ bir ifadeyle dolanan Halil Sezai, gülümserken bile buz gibi soğuk olabilen Şafak Pekdemir ile yine bir kimya oluşturamıyor. Zorlama mizah parçacıkları (Metin'in saf arkadaşı Erol'un yaşadığı saçma sapan ilişki ve Metin'in çaldığı bardaki sulu garsonlar), başka bir üzücü yan hikaye (eski aşkını Gizem'e anlatan ve sırtına dövme yaptıran yaşlı adam) ve bol müzikle desteklenmeye çalışılan film sıradanlıktan bir gıdım bile sıyrılamıyor maalesef. Artık Halil Sezai'yi bu ilişki de mutlu etmezse üçüncü film de gelir mi acaba? 1/5