Eleştirmenin Not Defteri

1 Mart 2012 Perşembe

AH GÜZEL İSTANBUL - AH BE HAŞMET ABİ...!

1966’da bir Atıf Yılmaz filminde harikalar yaratır Sadri Alışık sessiz sessiz. “Ah Güzel İstanbul”, 60’lardan bugünün Türkiye’sine bile bakabilmeyi başarmış bir filmdir ve Alışık’ın en can yakıcı performanslarından birini içerir.  
Haşmet (Alışık), hayatı çileler içinde geçmiş ve sonunda kendisini alkole bırakmış eski bir İstanbul beyefendisi. Hiç evlenmemiştir çünkü aradığı gibi biriyle bir türlü yolu kesişmemiştir.  Belki biraz da çekinmiştir. Şöyle konuşur filmin başında bir yerinde: “Orta halli aileden gelme kız yükselmek ister; sinema, tiyatro, eldiven, manto ister. Okumuş kadın iyidir, hoştur ama adamı diken üstünde oturtur. Zengin kadına da ya jigolo olursun ya da köle.”
Bestekardır aslında ama alkole kapıldıktan sonra sokak fotoğrafçılığıyla geçinmeye çalışır. Bu dürüst ve temiz adamın hayatına bir gün Ayşe (Ayla Algan) adlı gencecik bir kız girer. Şarkıcı ve “artist” olmak için evinden kaçan bu saf kızın Haşmet ile tanışması, Ayşe’nin Haşmet’i fotoğraf çekerken görüp ondan “artistik” bir fotoğrafını çekmesini istemesiyle gerçekleşir. Haşmet bu genç kızda artık çevresinde pek rastlamadığı bir şeyler görür. Samimiyeti, bozulmamışlığı ve masumiyeti. Haşmet bu ümitsiz derecedeki saf kızın fotoğrafını çekerken onun hayallerini dinler ve kendisini harcamak üzere olan temiz bir kız görür objektifinin önünde. Bir süre sonra yine, tam da tacize uğrayacağı zaman rastlar Ayşe’ye. Dayanamayarak duruma müdahale eder ve artist olma hayalleriyle kandırılmak üzere olan Ayşe’yi kurtarır istismarcı adamların elinden.
Haşmet’in gönlü zengindir fakir olsa bile. Deniz kenarındaki gecekondusunda Ayşe’ye yer açar. Ona İstanbul’un ne kadar güzel olduğunu ama içinde yaşayanların bazen onu ne kadar kötüleştirdiğinden bahseder. Haşmet, İstanbul’un giderek bozulduğuna, şarkıların ve bestelerin bile eski tadının ve duygusunun kalmadığına dikkat çeker. Günümüze o kadar yakın saptamalarda bulunur ki bugün bile izlediğimizde şaşırmamak elde değildir. Mesela bir yerde “Milli hastalığımız her şeyin kolayına kaçmak” der. Yine filmin bir yerinde dediği gibi “Her şey biz hiç gayret etmeden yolunda gitse keşke”dir... 
 “Ah Güzel İstanbul” aslında İstanbul’un değişen çehresinden, içini oluşturan toplumun da değişmeye yüz tutmasından bahseder. Atıf Yılmaz’ın çoğu filminde vurguladığı kasaba gerçekliğinden şehir gerçekliğine geçişte yaşanan sorunlar alttan alta hissettirir kendisini. Haşmet bu değişen toplum içerisinde değişmeyen ve değişmek istemeyen, bu yüzden de düşmeyi göze almış bir beyefendidir. İnsanların kendileri gibi olmalarını savunur. Maske takanlardan nefret eder. Değişen koşullar içerisinde bir müddet sonra bestekar olarak varolamayacağını anlamıştır. Alkol hayatına girince de kendi küçük İstanbul’unu boğaza bakan bir gecekonduya sığdırıvermiştir. Onu bu küçük dünyasından Ayşe çıkarır dışarı. Haşmet son bir umutla Ayşe’yle eski günleri yakalayacağını düşünür. Oysa Ayşe bilinçsiz de olsa değişime uyma taraftarıdır... Haşmet’i yine derin bir hayal kırıklığı beklerken film yine de bizden istediğimiz finali esirgemez... 
Pek çok duyguyu birleştiren bu başarılı filmin, Yılmaz’ın aksamayan yönetimi ve Safa Önal’ın senaryosundan aldığı gücün yanısıra oyuncularından da edindiği büyük bir güç var. Yılmaz şüphesiz Sadri Alışık’ın yaşayan yüzünü, içli sesini maksimum düzeyde kullanır filmde. Film kimi basit klişelerden de faydalanmasına rağmen sempatisiyle bu dezavantajdan sıyırıverir kendisini.
Senaryosunun her zamana uyarlanabilecek gerçeklikte olması, yönetiminin kusursuzluğu, komedi, taşlama ve melankoli dozunun ustaca dengelendiği, Sadri Alışık’ın koşup sarılmak isteyeceğiniz kadar etkileyici olan samimi performansı ve Ayla Algan’ın sevimli oyunuyla “Ah Güzel İstanbul”, Atıf Yılmaz’ın kuşkusuz en güzel filmlerinden biridir. Filmin uluslararası bir ödülü de vardır. İtalya’da San Remo’da düzenlenen Bordighera Güldürü Filmleri Şenliği’nde “Gümüş Ağaç Plakası” ödülü kazanmış bir filmdir.
Bugün seyrettiğinizde bile asla sıkılmayacağınız, alay konusu edemeyeceğiniz bir içtenliği vardır filmin ve kuşkusuz Sadri Alışık filmografisinin en kayda değer filmlerinden biridir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder