Bu zamanda bir polisiye parodisi yapmak hem kolay hem de
zordur. Kolaydır çünkü bir polisiye hikaye omurgası bulduktan sonra, türün
klişeleriyle oynayabildiğiniz ‘gag’lerle omurgayı sararsınız... Komediden
anlayan ve senaryo yazabilen birileri için bu zevkli bir yolculuktur...
Bir yandan da zordur çünkü yapılmış çok iyi örnekleri
vardır... Blake Edwards – Peter Sellers ortaklığının ürünleri “Pembe Panter”
serisi orada öylece bozulmamış bir halde durur. Absürd parodi janrının en
iyilerinden olan “Çıplak Silah” serisi de hâlâ zevkle izlenebilen örneklerdir.
Hatta polisiye parodilerle akraba sayılabilecek ajan parodileri de iyisiyle
kötüsüyle hayli yaygın bir şekilde devam etmekte... Bizde de sıkça denenen bir
türdü zamanında. Ama Ertem Eğilmez’in Sadık şendil’in senaryosundan çektiği “Şabanoğlu
Şaban”ı diğer tüm örneklerden ayrı tutmak gerek. Film Kemal Sunal tipi mizahla destekli
olup “Pembe Panter” filmlerinin izinden başarıyla ‘Türkleşerek’ giderken hayli
komik gag’lerle süslenmiş Türk sinemasının en komik filmlerinden biridir.
Yani demem o ki; sakar bir polis dedektifi yaratmakla iş
bitmiyor pek... İyi-kötü bir gizem barındıran, mümkünse “suçlu kim?” sorusunun
cevabını gizleyen ya da bunu yapmayı tercih etmese bile dramaturjik bir merak
unsuru yaratabilen bir senaryo çıkartmak lazım.
Son yıllarda çıkış yapan komedi yıldızları arasında Tolga Çevik
– kariyerine Semih Kaplanoğlu filmi “Herkes Kendi Evinde” ile başlamış olsa da-
kendine has bir yer edinmedi değil. Küçük de olsa bir baskı hissettiği anda eli
ayağına dolaşan ve beceriksizliğini şanssızlığına bağlayan adam karakteri,
Tolga Çevik’in komedi personasını oluşturuyor. Bu yüzden seyirciyle sıcak bir
temas kurabiliyor. Onu kitlelere sevdiren “Komedi Dükkanı”nın sırrı da bu ‘komik
loser’ın her kontrpiyede kalışında çırpındıkça batıyor oluşuydu...
“Sen Kimsin?”de polis babasının başarısı altında ezilen,
polis olamamış ama özel dedektif olarak ayakta kalmaya çalışan Tekin’in ilk
macerasını izliyoruz. İlk macera diyoruz çünkü belli ki her ‘tutan’ komedyenin
ilk yaptığı şeyi yapmaya çalışıyor Çevik: belli bir seyirci garantisi olan bir
komedi serisine kapağı atmak...
Tekin’in ve emekli trafik polisi İsmail Abi’sinin bir
polisiye vakanın içine düştüğü maceranın bu “polisiye vaka”sı pek güçlü değil
ne yazık ki. Bu da bütün yükü Tekin’in üzerine yıkıyor. Üvey kızının mirasına
konmaya çalışan bir kadın ve ne olduğu belli olmayan yardımcısının tasarladıkları
cinayete bu iki ‘özelliksiz’ dedektifi şahit yazdırmaya çalışması, kabul etmek
lazım ki sağlam bir hikaye omurgası sunmuyor izleyene...
“Sen Kimsin?” kahramanını bize hareketli bir ‘girizgah’la
tanıtabiliyor. Tekin’in gözetleme yaptığı otelde bir özel harekat timi
baskınına denk gelmesi iyi bir başlangıç. Sonrasında Amerikan kara filmlerine
de gönderme yapan, gizemli bir kadının dedektif bürosuna yaptığı ziyaret sahnesi
eşliğinde, kahramanımızın görevini almasıyla başlayan hikaye, uzun bir süre
patinaj yapıyor ve durumu Tekin’in beceriksizliğiyle ‘idare ediyor’.
Tolga Çevik’in zaman zaman Peter Sellers mimiklerinden
‘ödünç’ alması
birilerini güldürebilir ama açıkçası beni biraz rahatsız etti...
|
Ancak
Tekin karakterinde de bir sorun var. Olanca sempatisine rağmen kendisinden
düşük seviyedeki pilavcının arabasını sakarlıkla değil, bilerek ve isteyerek
kırıyor mesela... Fonda çalan “Staying Alive” eşliğinde kendisini bir an
Amerikan polisi zannetmesi de oldukça sevimsiz... Yaşlı ve sempatik partneri
İsmail’i araba bagajına koyması da öyle... Kahramanı seyircinin gözünde yaralayan
bu ve benzeri sahneler yüzünden film ve karakter kendisini daha geç sevdirmeye
başlıyor... Buralarda da “Pembe Panter”in Dedektif Clouseau’sunun sorgu
teknikleri (!) sık sık Tekin’de de kendisini gösteriyor. Zaten bir sahnede bir
şovalye zırhı gösterilerek Clouseau’ya bir nevi selam da gönderiliyor...
Tekin’in takip ettiği şüphelinin peşinden spor merkezine
girip saunada sorgu yapmaya çalışması ve yakalanışının ardından yaşananlar da
filmin bir nebze vites atmasına sebep oluyor. Aksiyon ritmi iyi çizilmiş
kaçma-kovalama sahnesi ise filmin mizahının doruk noktası.
Herşeye rağmen prodüksiyon değeri anlamında kolaya kaçılmamış. Hikayenin
açılabildiği ölçüde ve Türk komedilerine göre ‘büyük’ bir finalle sonlanıyor
film. Zaten Ozan Açıktan’ın ilk filmi “Çok Filim Hareketler Bunlar”da da dikkat
çeken pürüzsüz yönetmenliği bu filmde de kendisini gösteriyor...
İlk kez “Bir Avuç Deniz”de izlediğimiz Zeynep Özder
güzelliği
ve aksamayan performansıyla parlıyor...
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder