Eleştirmenin Not Defteri

16 Mart 2012 Cuma

ELEŞTİRMENİN NOT DEFTERİ - 13

PATLAK SOKAKLAR
İnternetteki viral videolarıyla dikkat çeken genç bir ekip “internet için” cazip bir parodi fikrine tutunmuş 10 dakikalık senaryolarıyla dikkat çekiyorlardı... Amerikan polislerinin, dublaj Türkçesiyle, Türkiye şartlarına uyarlanmış halleri komik bir malzeme... Komedisini yapacağınız klişeleri doğru saptayıp iyi-kötü bir hikayeye komik esprilerle yerleştirmeniz lazım...
Ayrıca da “dublaj türkçesiyle konuşan iki polis” esprisi zaten 10 dakikadan sonra sıkmaya mahkumdur. Bir süre sonra kendini sürekli tekrar eden iki özenti polis olarak elinizde kalan karakterlerin zaten ipe sapa gelmez hikaye akışından da düşmeleri sonrasında “bitse de gitsek” duygusuna kapılıyorsunuz ister istemez... Mesela film hâlâ cinayet masası, ahlak masası, ütü masası, nikah masası gibi masalardan oluşan karakol esprisinden medet umuyor, bu zamanın interneti yalayıp yutmuş kuşağına rağmen...
Polis kızın sahneye çıkar çıkmaz 70’li yılların assolistine dönüşmesi, minibüs şoförünün “arkadan vermeyen kaldı mı?” diye sorması, polis sorgusunun “Kim 500 Milyar İster” yarışmasına dönüşmesi gibi espriler artık son derece bayat ve basitler. Bu ve benzeri filmlerle Türk insanının mizah duygusunun bu kadar aşağılara çekilmesi bir yandan da acı verici bir şey. İnsan “Süt Kardeşler”, “Kibar Feyzo”, “Şabanoğlu Şaban” ya da “Turist Ömer” gibi filmleri özler oluyor bu gibi filmlerden sonra...
Keşke bu gençler internette bu şekilde 10'ar dakikalık skeç filmleriyle yollarına devam etselerdi. Ya da aynı ekip bambaşka bir senaryo üzerinde çalışsaydı.
Eleştirmen gösteriminde derin bir huşu içinde izlenen filmde sadece Apaçi esprisinde biraz gülümseyebildim, o da zaten fragmanda var... 1/5

SIĞINAK (Take Shelter)
"Ya öyle olursa", "ya böyle olursa"yla hayat nasıl geçer? İnsan yaşadığı çağın bütün tehlikelerini teker teker kendine çekerse, paranoyak bir şizofren olup çıkar elbette...
İnsanın “korku”yla olan imtihanı onun varlığı kadar eskidir şüphesiz... Hayatta kalabilmek başlı başına bir mücadele konusu ve hayatını yitirmekten korkmak başla başına büyük bir korkuyken, sorumluluğunu aldığınız bir eş ve çocuğunuzu da bu resime dahil edin bir...
Curtis karısı ve duyma özürlü kızıyla mutlu yaşayan bir babadır. Ama giderek inandırıcılık şiddeti artan rüyalar görmeye başlar. Rüyalarında büyük bir fırtınanın yaklaştığını ve kimlere ait oldukları görünmeyen bazı ellerin hayatını ve tüm değer verdiklerini ondan çekip aldıklarını görür... Curtis’in annesinin de bir sinir hastalığı vardır ve Curtis bu olasılığın kendisine de yaklaştığını hissediyordur ama korkusunun önüne geçmeye bir türlü gücü yetmiyordur... Tabi ki bu korku giderek büyüyecek ve karşı konulamaz bir noktaya ulaşacaktır....
Evet, gerçekten de korku insanın ruhunu kemirir... Genetik bir geçmişi olsun ya da olmasın... Korku insana lazım olan bir duygu ama yeterli bir dozda... Film bize bu doz aşımının insanı ve onun sevdiklerini nasıl bir mutsuzluğun içine attığını anlatıyor en başta... Ama yersiz gibi gözüken bu korkuların çıkan gerçek bir fırtınada o kadar da yersiz olmadığı belli oluyor. Curtis’in her türlü mantığı zorlayan sığınak yapma fikri bir süre sonra doğrulanıyor... M. Night Syamalan filmlerinin sonunu hatırlatan final de bizi yine sayıları gün geçtikçe artan “dünyanın sonu” filmlerine götürüyor... İnsanoğlunun bir türlü bitmek bilmeyen korkuları, sadece insanın ruhunu kemirmekle kalmıyor daha global bir etkiyle dünyanın da sonunu getiriyor belki de...
Ortalarında hikayesi biraz patinaj yapıyor gibi gelse de genelde ritmi yüksek bir film “Sığınak”. Filmdeki yönetmenlik ve oyuncu performansları ise üst düzey. “Hayat Ağacı”ndan beri sürekli nitelikli rollerde izlediğimiz Jessica Chastain seriyi bozmuyor. Michael Shannon ise gözüktüğü her filmdeki gibi etkileyici bir performans sergiliyor... 3,5/5

SON VURGUN
Bazen sevdiğiniz ve güvendiğiniz oyuncular bile sizi hayal kırıklığına uğratabiliyorlar...
Aslında “Son Vurgun” iyi başlıyor hikayeye... Eski bir kaçakçı olan Chris (Mark Wahlberg), iki oğlu ve güzel karısıyla (Kate Beckinsale) dürüst bir hayat yaşamaya çalışıyor artık. Ama gel gör ki genç kayınbiraderi rahat durmuyor... Yüklü bir kokain kuryeliği sırasında yapılan polis baskını yüzünden malı denize atmak zorunda kalıyor. Ancak uyuşturucunun sahibi (rolünü ciddiye alınamayacak bir yılışıklıkla canlandıran Giovanni Ribisi) malını ve uğradığı hasarı geri istiyor. Böylece Chris kayınbiraderini kurtarmak için ailesi ve kendisini son bir vurgun için riske atmak zorunda kalıyor...
Orta düzeyde bir suç gerilimi vaat eden hikaye bir yere kadar durumu idare ediyor. Chris ekibiyle düzeneğini kurup Panama’ya giden bir şileple memlekete sahte para sokmak için bir operasyon düzenliyor. Diğer yandan karısını ve çocuklarını da pek de güven vermeyen en yakın arkadaşına emanet ediyor...
Chris’in ‘gerizekalı’ kayın biraderinin hatasını yeni hatalarla kapatmaya çalıştığı bu gerilim hikayesi yol aldıkça aptalca bir Hollywood ahlak anlayışına doğru gidiyor. Chris ve dolayısıyla da yönetmen Kormakur için uyuşturucu işi ahlak dışıdır ama Panama’dan bir kamyonet dolusu sahte para getirmek, orada ünlü Amerikalı dışavurumcu ressam Jackson Pollock’un tablosuna yönelik bir soyguna karışmak sonra onu kamyonetteki bir paçavra gibi gösterip kaçak yollarla ülkeye getirip karaborsada satmak filan gayet mübah anlaşılan!
Açıkçası uzun zamandır izlediğim aksiyon filmleri içinde çatlamış ar damarlarına (illa cinsel olacak değil ya) bu derece şahit olmamıştım... Filmin hızla çözüme ulaşan ve ulaştığı çözümü de bir güzel olumlayan tavrı beni çok rahatsız etti. Çünkü bu tavır seyirciyi aptal yerine koyan bir tavır.
Film boyunca onlarca suç işlese de alnı ak kalabilen (!) kahramanımızın bunların karşılığında en ufak bir bedel bile ödememesi, hatta süper kârlı çıkması, olsa olsa 90’lardan kalma bir Hollywood alışkanlığının ürünüdür... 
Asıl şaşırtıcı olan Mark Wahlberg gibi kendi kuşağının nispeten bilinçli oyuncularından birinin hâlâ böyle bir filme ihtiyaç duyuyor olması... Ya da “Dövüşçü” (The Fighter) filmindeki yapımcılığı ve başrolüne boşuna mı övgü yapmışız acaba? 1,5/5


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder