Eleştirmenin Not Defteri

13 Kasım 2012 Salı

"BENİ UNUTMA" HAKKINDA...





“Beni Unutma” geçen yıl Kasım ayında vizyona girmişti. Film çeşitli sebeplerden dolayı beklediğimiz oranda izlenemedi. Filmi vizyonda kaçıran DVD’de, Türkmax’da, THY uçaklarında ve internette izleyen ve bağrına basan pek çok izleyiciden hâlâ çok güzel mektuplar ve mesajlar alıyorum... Filmi seven, sahiplenen herkese çok teşekkür ederim... Bu bir yıl içinde filmin sadece You Tube’da (evet yasal değil!) yaklaşık 700 bin izleyicisi oldu. Giderek de artıyor... Filmin Facebook sayfasının abone sayısı da hiç azalmayan bir hızla sürekli artıyor...
Bana ulaşan pek çok izleyici ve tekrar tekrar izleyen filmin “sevgili” izleyicilerinin sorduğu kimi sorulara buradan yanıt vermek istedim... İşte genelde gelen sorulardan bazıları ve onlara yazdığım cevaplar...  

“Beni Unutma”nın  çıkış noktası neydi? Gerçekten yaşanmış şeyler var mı içinde?

“Beni Unutma”nın hikayesi birkaç şeyin bir araya gelmesiyle oluştu... 2005 yapımı “Yerinde Olsam” (In Her Shoes) filminde Cameron Diaz’ın okuduğu Elizabeth Bishop adlı Amerikalı şairin “One Art” adlı şiirini çok sevmiştim. O şiirde bir hikayenin gizli olduğunu düşünüyordum. Kendisine ait ne varsa yavaş yavaş kaybeden ama en kötüsü de buna giderek alışan bir kadının hüznünü görüyordum o şiirde.
“Love Story”i de çok severim ve hep o tonda, insanları hüzünlendirecek, aşkın kıymetini hatırlatacak bir senaryo yazmak istemiştim. Çok eski bir tanıdığım ve çocukluğumda, ilk gençlik çağımda bana çok destek olan bir “büyükanne” vardı mahallemizde... Onu bir demans hastalığıyla kaybetmiştim. Hayatının son günlerinde bir çocuktan farksız olmuştu. Hatta giderek bebekliğine dönerek vefat etti bile diyebilirim... Şiiri ve onu düşününce genç bir çiftin başına böyle bir şey gelse ne olur diye düşündüm ve “Beni Unutma”yı yazmaya karar verdim...
Açelya Devrim Yılhan Türk sinemasında farklı bir yüz olarak dikkat çekti... Yazarken düşündüğüm kadından fiziki olarak çok farklıydı ama Yılhan beni bu anlamda hayal kırıklığına uğratmadı hiç...
Bir eleştirmen olarak baktığınızda ortaya çıkan filmden memnun kaldınız mı?   

Hem üreten hem de eleştiren tarafta olmak çok zor. Bunun zorluklarını ilk senaryomda da yaşamıştım. “Gece 11.45”te de tam memnun olamamıştım ve hatta oturup filmin eleştirisini de yazmıştım. Ama “Beni Unutma”ya bir şey yazamadım vizyondayken. Çünkü daha duygusal bir bağım vardı. Senaryonun içinde kendi hayatımdan, tanıdıklarımdan, yaşadıklarımdan izler vardı. Eşime yazdığım şiir bile içindeydi. Çok hüzünlenerek, bazen (bana hatırlattıkları yüzünden) acı çekerek de yazdım bazı sahnelerini. Mesela son sahneyi, Olcay’ın geride bıraktığı video kaydını yazarken hüngür hüngür ağladım (Son yazdığım sahneydi gerçekten)...  Böyle bağlarım vardı filmle... Bu yüzden filmin bazı sorunları olduğunu düşünsem de yazamadım...

Peki film olarak ne kusurları vardı sizce?

Film 160 dakika civarında çıktı çekilince. 110 dakikayı geçmemesini istiyorduk. Mecburen 50 dakikaya yakın sahneyi kesmek zorundaydık. Öyle olunca bazı sevdiğim sahneler dışarıda kaldı. O sahneleri blogumda yazılı bir şekilde yayınlıyor olsam da izlenmesini isterdim. Çünkü Hakan rolünde Kenan Ece’nin Ebru rolünde de Tuba Ünsal’ın kendi kariyerlerindeki en iyi performanslarını çıkardıklarını düşünüyorum...
O sahneleri filmin yönetmeni Özer Kızıltan ile birlikte sete girmeden birlikte senaryoya yedirmeliydik...
Filmin iki erkek oyuncusu Mert Fırat ve Kenan Ece de hikayeye büyük bir sevdayla bağlandılar. Bu sevdaları filme de yansıdı...
“Beni Unutma”nın “Evim Sensin” filmine benzetilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
O kadar benzeseydi “Evim Sensin”i yapımcısından yönetmenine ve oyuncusuna bu kadar çalışıp, emek verip çekmezlerdi diye düşünüyorum öncelikle... Bir de o film bir Kore filmi olan “A Moment to Remember”dan uyarlanmış... Ama doğrusu sonu ve bir iki noktası biraz değiştirilmiş olduğu için “Beni Unutma”yı da çağrıştırmakta. “A Moment to Remember”ın sonunda başkadın karakter ölmüyor ve daha umutlu bir finalle sonlanıyor mesela...
Açıkçası benim de çok geç haberim oldu o Kore filminden. “Beni Unutma”nın set hazırlıklarının sürdüğü sırada, hatta sete birkaç hafta kala biri bu filmden bahsetti. Ben de buldum ve izledim... Dünyanın diğer bir tarafında başka bir adam benzer bir aşk hikayesi düşünmüş. Ama tabi ne bir karakter benziyor, ne bir sahne, ne bir diyalog... Zaten “Beni Unutma” sinemalarda oynayıp kalktıktan sonra bir de “Aşk Yemini” (The Vow) diye 2012 yapımı bir film girdi vizyona. Onun da hikayesinde bir kaza sonucunda hafızasını yitiren bir genç kadın vardı. Yani aslında dünyanın her yerinde o kadar çok film çekiliyor ki hâlâ anlatılmamış olanı bulmak neredeyse imkansız. Ona bakarsanız “Not Defteri” (The Notebook) diye bir film de var... Bir de “Away With Her” diye bir film vardı. Yaşlı bir karı-kocanın hikayesi. Kadın Alzheimer’a yakalanıyor ve hastalığı çok ilerleyince bir bakımevine yerleştiriliyor. Ama kadıncağız orada başka bir adamla tanışıyor ve onu çok seven kocasını unutuveriyor... Acıklı bir filmdi. Bütün bu filmler hep aynı yerlerde dolaşıp farklı sözler söylemeyi amaçlıyorlar. Tabi ki bu tip hikayelerin hepsinin altında esas olarak “Love Story” vardır. “Love Story” bu filmlerin atasıdır ve formül de ilk oradan çıkmıştır zaten... 
Filmin en sevdiğim sahnelerinden biri Olcay'ın oyuncakçıda yaşadığı ilk büyük krizin hemen ertesinde otoparktaki o ilk şok sahnesi... İkisi de orada ne olduğunu anlayamıyorlar...
“Beni Unutma”nın senaryosunda içinizde ukte kalan ya da senaryodan son anda çıkardığınız bir sahne/sahneler var mı?

Sinan’ın Olcay’ı iyileşmiş gördüğü rüya sahnesine (bir nevi Olcay’ın Sinan’a veda ettiği sahnedir) alternatif bir sahne yazmıştım. O sahnenin de çekilmiş halini görmek isterdim doğrusu. Sinan rüyasında kendisini Ebru’yla evlenmiş çok başka bir hayat yaşadığını görüyordu. Hatta rüyasında Olcay’la yaşadıklarını da rüyasında gördüğünü düşünüyordu... Sonra uyanıp yeniden Olcay’ı yanında uyurken görünce ona sarılıyordu... Uçuk bir sahneydi doğrusu ve riskliydi... Ama bu fikir benim dışımda kimseyi o kadar heyecanlandırmamıştı...

Filmin müzikleri için ne düşünüyorsunuz?

Anjelika Akbar'ın yaptığı müziklere bayılıyorum... Olcay'ın hikayesi piyanoyla anlatılmalıydı. Akbar vals ezgileri taşıyan tema müzikleriyle filmin duygusunu çok yükseltti...
Ama filmde birkaç güzel aşk şarkısı da olsun isterdim... Mesela bir tanesi buydu: Tim Hardin - How Can We Hang on to a Dream? (Nasıl tutunabiliriz bir rüyaya?)
... Bir de tabi Fikret Kızılok'un "Bu Kalp Seni Unutur mu?" şarkısını da filme çok yakıştırmıştım... İkisi de çeşitli nedenlerden dolayı olmadı... Ama filmi yıllar sonra bile hatırlatacak yepyeni bir aşk şarkısı da yapılmalıydı diye düşünmeden de edemiyorum...
 
“Beni Unutma”nın devamı olabilir mi?

Aslında her hikayenin bir “sonrası” vardır bence... “Beni Unutma”nın da devamını yazacak olsaydım bir baba-oğul hikayesi olurdu bu sefer... Sinan ve oğlunun o büyük yıkımdan kurtulma çabası, ayakta kalma ve yeniden devam edebilme mücadelesini anlatırdım sanırım. Sinan daha çok genç yaşta aşık olduğu karısını yitiriyor. Yine karşısına çok iyi bir kadın çıkarırdım herhalde ve neler olacağını hep beraber görürdük...

5 yorum:

  1. Beni en çok etkileyen sahnelerden biri; hakanın 'senin yerinde ben olabilirdim' dediği sahne. Olcayın veda sahnesine alternatif düşünülen; rüyasında 'ebruyla birlikte olsaydı, ne olurdu?' çok şahane olabilirmiş. Filmin devamı çekilse yine böyle güzel müzikler seçilse fena olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok teşekkürler yazdığın güzel cümleler için sevgili Yağmur... yeni bir film geliyor yakında... onun da güzel müzikleri olacak inşallah :)
      Her zaman dolbir 1 hayat dilerim... :)

      Sil
  2. hani ali ağaoğlu bu değil bu hiç... evet işte bu demişti ya bu senaryo gerçekden öyle birşey! hislerime tercüman olduğunuz için teşekkür ederim ilişkiye başlamadan önce izletmeli bay&bayan farketmez
    en can alıcı noktası sinan ebruya beddua ettin mi? sorusu ardından ebru yok ben evlendim diyor oysa işte o an evlilik yüzüğü dediği yüzüğü çeviriyor ya kameraman zum yapmış tabi 5. izlememde fark etmiş olsamda defalarca izlense bıkılmayacak bir senaryo için burak bey yüreğinize sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. çok çok teşekkür ederim... umarım Olcay'ı siz de hiç unutmazsınız :)

      Sil
  3. Hocam gerçekten beni en fazla etkileyen türk filmi olduğunu söyleyebilirim kesilen sahnelerin arşivde kayıtları var mı eğer varsa onlara nasıl ulaşabilirim yardımcı olursanız gerçekten çok sevinirim

    YanıtlaSil