Onlar başka türlü kadınlardır...
Güzel oldukları kadar zeki ve sofistikedirler... Kimi zaman dişli bir düşman
ama bazen de uyumlu birer kedi yavrusu... Onlar hem güvenilmez hem de uzak
durulamaz kadınlardır... Onlar Bond kızlarıdır...
1967 yapımı John Huston filmi “Casino Royale”in bir
sahnesinde, 60’ların orijinal James Bond’u Sean Connery’ye göre hayli farklı
bir yorumla “Sir” James Bond’u canlandıran David Niven dayanamayıp şu cümleyi
söyler: “Gizli Ajan tamlamasının ‘seks manyağı’ ile eşanlamlı tutuluyor olması
can sıkıcı...”
Ama bize hep öyle gösterilmedi mi, okuduğumuz
kitaplarda ve izlediğimiz filmlerde? Ajanlık dünyanın en seksi mesleklerinden
biriydi hep. Gizli bir kimlikle bir bukelamun misali ortama uyum sağlayan bu
gizemli erkeklerin etrafı her daim kadınlarla dolu olmuştur. Yani bu mesleğin
cinsel cazibesi, aslında ilk kez James Bond’la ortaya konmuş bir mesele
değildir...
Ama Bond kitaplarının yazarı Ian Fleming bu
meseleyi diğer yazarlara göre çok daha ciddiye almış, orası kesin. Fleming’in
kitaplarında James Bond’un etrafındaki kızların çoğu tabiri caizse yüksek
tahsilli olup zeki profilli, seksi kızlardır. Muhtemel yaşları 20-30 arası,
nadiren de 30 üstüdür... Ya çok güçlü ve oyunbaz karakterler olarak çıkarlar
Bond’un karşısına ya da yakın oldukları adamlar tarafından fiziksel veya ruhen
hırpalanmış, mağrur ama desteğe ihtiyacı olan kadınlar olarak... Fleming her
Bond macerasına bir ya da iki güzel kadın sıkıştırmıştır. Fleming’in Bond’a
yakıştırdığı kızlar görkemli bir güzellikten ziyade Bond’daki ‘sofistike
cazibe’nin dişi karşılığı olarak karşımıza çıkarlar.
2006 yapımı "Casino Royale"nin bu kadar çok sevilmesinde Bond'u en derinden etkileyen Bond kızı Vesper Lynd'i canlandıran Eva Green'in de ciddi bir payı vardır... |
Fleming’in yarattığı ilk Bond kızı “Casino Royale”
romanındaki Vesper Lynd’dir. Bond’un en büyük aşkı; kadınlara karşı tavırlarındaki
büyük güvensizliği Bond’a miras bırakan zeki kadın... Fleming romanında Lynd’in
karanlık ve fırtınalı bir gecede doğduğunu, ailesinin ona Latince ‘akşam’
anlamına gelen Vesper adını ‘fısıldadıklarını’ yazar. Bond, Vesper ile öyle
güçlü bir aşk yaşar ki erken emekli olup onunla evlenmeyi planlar. Ama MI6’nın
içindeki köstebek olduğu ortaya çıkan Vesper’ın trajik sonu Bond’da derin bir
yara açar. Kadınlara olan güveni artık temelden sarsılmıştır. Biz bu hikayeyi aslına
sadık olarak ancak 21. Bond filminde
izleyebildik...
Bond kızları görünür görünmez James Bond’a ait
olduklarını belli ederler. Genellikle ilk göründükleri sahnelerde gece
kıyafetleriyle çıkarlar Bond’un karşısına... En çok da bir davet sırasında...
“Dr. No”da Ursula Andress’in çıkışı ise içlerinde en sıra dışı Bond kızı
girişidir... 1962 yılı yapımı filmde Andress’in beyaz bikinisi ve belindeki
uzun bıçağıyla denizden çıkıp Bond’un karşısına dikilmesi sadece Bond
filmlerinin değil, sinema tarihinin de en ikonik sahnelerinden biri olur. Dönemin
aynı kulvardaki filmleri içindeki kadın profillerinden farklı bir kimliktedir
Honey Ryder. Güçlü, tehditkar, iddialı ve atletik bir kadındır...
Yönetmen John Huston, 1967’de Fleming’in ilk Bond
romanı “Casino Royale”yi perdeye bir ajan komedisi olarak yorumlarken Andress’i
Vesper Lynd rolünde oynatmıştı. Oysa İsveçli aktris Andress’in hayat verdiği Honey
Ryder, Fleming’in ilk Bond kızı değildir ama beyazperdenin ‘resmi’ ilk Bond
kızıdır... Ve onun denizden çıktığı o ünlü sahnesi yıllar sonra başka bir Bond
filminde (Başka Gün Öl, Die Another Day) Halle Berry tarafından taklit de
edilecektir...
"Başka Gün Öl"den (Die Another Day) "Dr. No"ya selamlar... Bikini üstlerinin yıllar içindeki evrimini de bu iki fotoğraftan çıkartmanız mümkün...! |
Honey Ryder adının seks çağrışımlı oluşu (‘bal
kupası’ demek) tabi ki Bond kızlarının başka bir özelliğine daha işaret eder. Bond
kızlarının erotik çağrışımlı isimleri veya lakapları kadın araştırmacı ve
yazarlar tarafından ‘fazla’ seksist ve şoven bulunmuştur ki pek de haksız
sayılmazlar. Mesela “Altınparmak”da (Goldfinger) James Bond’dan daha büyük yaştaki
(romanda lezbiyen olarak belirtilmesine rağmen filmde böyle bir vurgu yok) Pussy
Galore (Honor Blackman) en tuhaf isimli Bond kızıdır... İngilizcede ‘kedi’nin
bir diğer adı olan ‘pussy’ aynı zamanda argoda ‘vajina’ anlamına da gelmekte, ‘Galore’
ise ‘bolluk’ anlamında kullanılmaktadır.. Bond tanıştıkları sahnede Pussy’nin
ismini ilk duyduğunda boşuna “Rüyada olmalıyım” demez!
Holly Goodhead (Moonraker), Kissy Suzuki (You Only
Live Twice), Bambi (Diamonds Are Forever), Mary Goodnight ve Chew Mee (The Man
with the Golden Gun), Xenia Onatopp (Goldeneye) ve Strawberry Fields (Quantum
of Solace) isimlerindeki kinayeyi James Bond’a sunan güzel kadınlar oldular
hep...
Kim Basinger da telif konusundaki bir anlaşmazlık sonucu resmi Bond filmleri arasında sayılamayan "İnsan Gibi Yaşa" (Never Say Never Again) filminin Bond kızıydı... |
İki filmde de aynı aktris tarafından canlandırılan
tek Bond kızı “Dr. No” ve “Rusya’dan Sevgilerle’ (From Russia With Love)
filmlerinde görünen Sylvia Trench oldu. Ama sonraki yıllarda onu oynayan Eunice
Gayson adlı aktrisin esamisi bile okunmadı... Aslında Bond kızı olmak, onları
canlandıran pek çok yeni ve genç aktris için boşa çıkan bir fırsat oldu çoğu
zaman. “Skyfall” dahil irili ufaklı sahne süreleriyle yer alan 80-85 civarı
Bond kızından çok azı Bond filmini bir sıçrama tahtası olarak kullanabildi.
Bunların en barizi, resmi olarak Bond filmleri arasında gösterilmeyen “İnsan
Gibi Yaşa”da (Never Say Never Again) Sean Connery’e Bond kızı olarak eşlik eden
Kim Basinger’dı. Ayrıca “Altın Göz”de (Goldeneye), sert ve nemfomanyak bir
karakterle izlediğimiz Famke Janssen’e ve tabi ki 2006 model “Casino Royale”de
sadece Bond’un değil tüm Bondseverlerin gönlünde taht kuran ‘yeni Vesper’ Eva
Green’e de yaradı Bond kızı olmak...
Bond kızı olmak, onları oynayan kimi popüler
aktrislerde de ters etki yarattığı olmuştur ama yine de bizde ‘Tatlı-Sert”
olarak bilinen The Avengers dizisinin yıldızı Diana Rigg’i (Majestelerinin
Hizmetinde, On
Her Majesty's Secret Service);
sonrasında özellikle televizyon dünyasının yıldızlarından olan Jane Seymour’u (Yaşamak İçin Öldür, Live and Let Die);
Roger Moore’un James Bond’unun dişi sineği kaçırmadığını düşündüren seçimi
Grace Jones’u (Bir Cinayete Bakış, A View to a Kill); tipik Amerikan kızı
görünümünde güzelliğinin zirvesindeki Denise Richards ile Fransız sinemasının
hüzünlü güzeli Sophie Marceau’yu (Dünya Yetmez, The World is not Enough); Malezya
kökenli aksiyon yıldızı Michelle Yeoh ile ‘Umutsuz Ev Kadını’ olmadan yıllar
önce TV’de Superman’in sevgilisi olarak izlediğimiz Teri Hatcher (Yarın Asla
Ölmez, Tomorrow Never Dies) ve Bond kızı olarak çekimleri sürdürürken Oscar
kazanan Halle Berry’i ve Ukraynalı güzel oyuncu Olga Kurylenko'yu (Quantum of Solace) Bond filmlerinde izlemek keyif verici olmuştur...
"Quantum of Solace"nin intikam isteyen canı yanmış Bond kızı Olga Kurylenko, olanca seksiliğine rağmen karakteri gereği bunu hiç öne çıkar(a)mayan bir Bond kızı olmuştu... |
Ama en ilginç olanı, bütün bu
isimlerin dışında Bond kızı dendiğinde ilk akla gelen figürlerden birinin
“Goldfinger” filminin henüz başlarında tanışıp vedalaştığımız Jill Masterson’ın
(Shirley Eaton) olması. Jill, Bond’la olduktan sonra patronu Goldfinger’ın
adamları tarafından baştan aşağı altına boyanmak suretiyle öldürülür. Shirley
Eaton’ın altına boyanmış çıplak vücudu “Goldfinger” filminin bütün afişlerini
süslediği gibi Bond kızlarının en bariz imajlarından birini oluşturur. Ama
Eaton yakaladığı bu şöhreti sürdürmek istemez ve film kariyerini erkenden
bitirir...
"Goldfinger"ın zavallı Bond kızı Jill Masterson (Shirley Eaton) James Bond külliyatının en hazin ölümlerinden biriyle akıllarımızda yer etmiştir... |
Not: Bu yazım Milliyet Sanat dergisinin Kasım 2012 tarihli sayısında da yayımlanmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder