Eleştirmenin Not Defteri

14 Aralık 2012 Cuma

ELEŞTİRMENİN NOT DEFTERİ - 19



HOBBIT: BEKLENMEDİK YOLCULUK 

“Yüzüklerin Efendisi” filmlerini o kadar seven biri olarak “Hobbit”in üç film olarak karşımıza getirileceğini duyduğum andan itibaren tatsız duygular besledim bu filme karşı. Beklentimin çok düşük olmasına rağmen ilk filmin beni en azından belli oranda memnun bıraktığını söylemek durumundayım yine de. 
Ancak bu memnuniyet Tolkien’in “Yüzüklerin Efendisi” kitaplarının ilk cildinin yarısı kadar olan bir kitaptan 3 film çıkarıp multi gişe rakamlarına ulaşmak arzusun yarattığı kekremsi tadı alıp götürmüyor. İlk Hobbit filmi kitaptaki Gollum’lu kısmın sonuna kadar getiriyor hikayeyi (Bizde Altıkırkbeş yayınlarından çıkan baskının 125. sayfası.) Ama ana hikayenin girizgahı (cücelerin Bilbo Baggins’in evinde toplanlanması ve yolculuğa çıkış) uzatıldıkça uzatılmış. Cücelerin Elf’lere ulaşmadan önce Orkların saldırısına uğramaları gibi aksiyon sahneleri aslında hep uzatma manevraları... Böyle olunca film ne kadar aksiyona boğulursa boğulsun, hikaye sık sık bölünüyor, uzuyor  ve bir “top çevirme” operasyonun işlediğini ara ara hissettiriyor. Ama hikaye kitabın ritmine yetiştiği zaman yeniden işlemeye başlıyor. Bu yüzden filmin ikinci yarısı yani cücelerin ve Gandalf’ın yer altına indiği sahneler, Bilbo’nun Gollum’la olan sahneleriyle birlikte çok iyi gidiyor. Dolayısıyla film ancak yarısından sonra kendi ritmine kavuşup özlediğimiz Orta Dünya tadını bize yeniden yaşatıyor. Cücelerin yeratındaki Goblinlerden kaçtıkları sahnelerin teknik başarısı ise tartışılmaz!
Howard Shore’un müzikleri de yine diğer “Yüzükler” filmlerindeki gibi çok başarılı... Bilbo Baggins rolünde Martin Freeman’ın sıcak bir performans gösterdiği filmde Gandalf rolündeki Ian McKellan’a büyük iş düşmüş. Usta aktör göründüğü her sahnenin tartışmasız ilgi odağı oluyor. 
Kısacası benim için büyük bir öyküye nasıl başlanacağının en iyi örneklerinden biri olan “Yüzüklerin Efendisi: Yüzük Kardeşliği”nin yanında zayıf bir başlangıç ve biraz zoraki bir büyütme operasyonu “Hobbit: Beklenmedik Yolculuk”. Serinin ikinci ve üçüncü filmi de bu genişletme harekatlarından nasibini alacaktır elbette. Peter Jackson nasıl ilk üçlemenin bir süre sonra “Genişletilmiş Versiyonları”nı çıkardıysa ortaya, belki bir gün üç film de sona erince “The Hobbit: Daraltılmış versiyon”unu da çıkarır. Bakın işte o zaman ortaya nefis bir film çıkar, şimdiden eminim...  3,5 / 5

TEPENİN ARDI 

 “Tepenin Ardı” bir ‘ilk film’e göre oldukça yetkin bir film herşeyden önce. Küçük bir topluluktan yola çıkarak bütün bir topluma ulaşabilmek, sinemada iyi yapıldığında lezzet veren filmlere ulaştırır seyirciyi. Emin Alper bunu ilk filminde başarıyor. Güneydoğuda bir ailenin erkekleri ve içindeki tek bir kadından yola çıkarak genel Türk toplumunun korkularına, ikiyüzlülüklerine, zaaflarına, masumiyetlerine, saldırganlığına dokunuyor... Bu resimdeki tek kadının bir evde nasıl da tek başına bırakıldığını, zorla çerçevenin dışına itildiğini de göstermekten geri kalmıyor üstelik...
Bu toplumun yumuşak karnından, evrensel bir temaya ulaşmak da mümkünleşiyor bir süre sonra. Emin Alper adeta bir western tonu yakalayarak bu yerel gibi görünen hikayeyi başarıyla ‘dönüştürüyor’... Dışarıda, ‘tepenin ardında’ hayali bir düşman yaratıp, içerde birbirine düşen insanların, kendi içlerindekini dışardaki hayali düşmanlara yükleyen bir toplumun hikayesine dönüşüyor film ilerledikçe. Yine mikrodan makroya ulaşıyor yani... Bütün bunlar yetkin bir görüntü çalışmasıyla, iyi oyuncu performanslarıyla ve dozunda bir ritm duygusuyla bir araya getirilmiş...
“Tepenin Ardı” aldığı bütün ödülleri hak eden, neredeyse “Sonbahar” kadar güçlü bir ‘ilk film’... 4 / 5


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder