Eleştirmenin Not Defteri

7 Şubat 2012 Salı

OLCAY'IN KRİZİ

Bazen bazı filmler öngörülen sürelerinden uzun olabilirler... Bu da bazı sahnelerin kurgu masasında çıkarılmasını gerektirir... Bu çıkartılan sahnelerin filmde olmaması senarist, yönetmen ve oyuncular kadar orada emeği geçen herkesin canını yakar... Ben de "Beni Unutma" filminin yazarı olarak bu sahnelerden bazılarını filmin sevenlerine bu blogda sunmak istedim... Bu sahnelerin çekilmiş videoları elimde yok... Ama yazılmış halleri duruyor... Rahat okunabilecek haliyle birkaç tanesini "DOLU HAYAT"ta paylaşmak istedim...

Hastalığın teşhisi konulduktan sonra Olcay'da kimi krizler kendisini gösterir. Pick hastalığının yaygın belirtilerinden birisi şiddetli öfke krizleri... Olcay'ın geçmişten bulup çıkardığı küçük bir detay bu sahnede onların aile düzenlerine bomba gibi düşüyor. Olcay'ın hastalığının giderek ilerlediğini ve daha kötü olacağını belli eden bu sahnenin sonunda Sinan, oğlu Can ve karısı Olcay'ın arasında nasıl çırpındığını gösteriyordu... Ancak yarısı çekilebildi, Can'ın olduğu sahne çekilemedi bile... Seviyordum bu sahneyi, ama sadece başından çok kısa bir bölümü kalabildi filmde... Bakalım siz de beğenecek misiniz?

KESİLMİŞ SAHNE - 4

SİNAN ve OLCAY’IN EVİ           

Olcay’ın babası Mustafa ve Sinan salonda karşılıklı oturuyordur… Başları yere bakıyordur… Sinan sakinleştirici içmiş belli ki…  

SİNAN (çok yorgun, bitap)
Herşey bombok bir hal alıyor giderek… Kendi halimizle uğraşırken evi öyle saldık ki… Selin neredeyse bizde yaşoyor… ailesi kızlarını yanlarına istiyor artık… Oğlan da var… annem filan da yardım ediyor ama… Boşlukta sallanıyorum sanki… Sürekli düşüyor gibiyim… 

MUSTAFA
Ne diyeyim Sinan… Hiç… bu kadar çaresiz hissetmemiştim… Annesinin ölümünden beri…

SİNAN (aynı tonda devam eder)
(kendi kendine) Demişti… Ebru da demişti… “Görürsün sen” demişti… (burnunu çeker, toplanır biraz) Bütün sosyal alışkanlıkları değişecek demişti doktor… İşin kötüsü unutmalar da başladı… Ne yapacağım ben baba?

Mustafa Sinan’a bakar… Sinan ona ilk kez “baba” demiştir.. Gözleri dolar…

MUSTAFA
Güçlü olacağız oğlum… Başka yolu var mı? Sizin bir oğlunuz var…

SİNAN
O da şaşkın zavallıcık… Ne olduğunu… 

Sinan’ın sözü yarım kalır çünkü mutfaktan büyük bir şangırtı sesi duyulur… Çocuk odasından Can’ın ağlama sesi yükselir… Selin de o odadan fırlar mutfağa doğru…
Olcay mutfakta bütün dolapları aşağı indiriyordur… Tabak kırılma seslerine onun hıçkırık ve nefes nefese kalmış sesleri karışır…

OLCAY
Nerde Allah’ın cezası nerde… Ağzına sıçtığımın tabağı!!

Sinan girer içeri Olcay’ı yakalar… Sakinleştirmeye çalışır…

SİNAN
Olcay! Olcay! Canım! Sakin ol…

Can mutfak kapısına gelmiş Selin’e sımsıkı sarılmıştır… Gözleri yaşlıdır… Korkuyla anne-babasına bakıyordur…

SİNAN
Ne arıyorsun? Ne arıyorsun?

OLCAY (güçlükle durur)
Annemin şeyi… neydi o…

SİNAN
Ne? Nedir? Resmi mi?

Elleriyle daire çizer boşlukta…

OLCAY
Mmmm şey var ya… Şey işte…

SİNAN
Tepsi?

OLCAY
Şey vardı… Annemin…

SİNAN (kırık tabaklara bakar)
Tabak?

OLCAY
Annemin meyve tabağı…

Sinan Mustafa’ya bakar... Mustafa ne diyeceğini bilemez…

OLCAY
Annem bi-bize elma soyardı… Portakal… mandalina… Babamla bana… Kocaman bir tabak vardı… Üstünde küçük bir serçe vardı… Elmayı küçük gagasıyla yemeye çalışan…

MUSTAFA
O tabak kırılmıştı Olcay…

OLCAY
Hayır!! Onu ben aldım… Aldım onu!! Ben aldım onu… aldım aldım… aldım ben… Hatırlıyorum… buraya koydum bir yere…

Sinan’ın elinden kurtulur ve dolaplara dalar yine… Sinan onu tutar yine…

SİNAN
Olcay… Oğlan korkuyor yapma… Nolur…

OLCAY (durur birden)
Oğlan? Oğlan… Oğlan…

SİNAN
O-oğlumuz… Can…

Olcay bir an kapıda Selin’e sarılmış Can’a bakar… Ona baktıkça… yavaş yavaş hatırlar sanki…

OLCAY
Can… Can… Can…

Olcay sakince yaklaşır oğluna doğru… Can ona kırgın bir ifadeyle bakar… Selin’e daha sıkı sarılır… Olcay dizlerinin üstüne çöker oğlunun karşısında…

OLCAY
Oğlum…

Can yüzünü öbür tarafa çevirir… Sinan da karısının yanına diz çöker Can’ın karşısında. Elini Can’a uzatır…

SİNAN
Gel oğlum… Gel sarıl bize… Gel… 

Can babasının elini tutarak gelir… Sinan Can’ı Olcay’a doğru getirir… Üçü birbirlerine sarılırlar…  

 * Fotoğraflar: Selin Demircioğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder