Eskiden romantik komediler Meg Ryan’dan sorulurdu... Hepimiz
onun o kısacık sarı saçlarına, sıcacık bakan gözlerine ve çocuksu ifadesine
dalar giderdik. Sevgililerimiz, kız arkadaşlarımız bizi ondan asla kıskanmazdı.
Onu zararsız görürlerdi çoğu, çünkü onlar da çok severerek izlerlerdi onu... Meg Ryan
sinemada erkeklerden dürüstlük, romantizm, duygusallık ve sonuçta düzgün bir
ilişki arayan, bunu talep eden kadın tipinin en güzel en idealize edilmiş örneğiydi... Oyunu
kurallarına göre oynardı. Kimsenin erkeğine göz dikmez, erkeğinden de sadakat
ve sevgi dışında bir şey istemezdi...
Ondan önceki kuşak için Doris Day neyse, 90’ların gençleri
için Meg Ryan oydu. 1989 yapımı Harry Sally ile Tanışınca filmiyle bu
‘pota’ya giren Ryan 1998’deki Mesajınız Var'a kadar dolu dizgin herkesin içini
ısıtan “iyi hisset” filmlerinde esas kadın oldu... Sonra bu "persona"dan sıkıldı ve başka türden filmlerde rol almak istedi... Bu hevesi kursağında kaldı ne yazık ki... Seyirci ona hep aynı şarkıyı söylüyordu inatla: "Hep böyle kal"...
Çünkü Meg Ryan erkeklerin sevme ve koruma içgüdülerine, kadınların da
içlerindeki masum kadını bulma ve çevrelerindeki adamlardan düzgün ilişki
çıkartma dürtülerine (ve arzularına) karşılık geldi...
Jennifer Lopez, Julia Roberts, Jennifer Aniston gibi popüler kadın oyuncuların
da zaman zaman denedikleri bu pembe ve içinde tek bir kez bile “fuck” kelimesi
geçmeyen steril rom-kom’lar, kuşkusuz 2000’lerde bir parça şekil
değiştirecekti... Ama doğrusu türün en azılı hayranları bile bu kadar büyük bir
değişim beklemiyordu...
Şimdi Meg Ryan’ın yerine Katherine Heigl’ı enjekte etmeye
çalışan Hollywood, Grey’s Anatomy adlı doktor dizisinde keşfettiği bu hoş
fizikli yeni sarışını aynen Meg Ryan’ın temsil ettiği kadın tipine doğru
itelemekteler. İlk kez Gerard Depardieu’nun kızı olarak Kahraman Babam
filminde daha henüz bir ergenken dikkatimizi çeken Heigl 2005’te izlediğimiz Kaza Kurşunu (Knocked Up) adlı romantik komediyle bu rollerin kadını olduğunu ispatladı...
Aslında değişim de en çok Kaza Kurşunu gibi filmlerle başladı... Bol alkollü
bir gecede bir oldu-bitti sonucunda Heigl’ın canlandırdığı güzel ve tam bir Doris
Day-Meg Ryan karışımı olan genç kadın; salaş, şişman ve porno meraklısı abazan
bir adamla (Seth Rogen) yatar. Beklenemeyen hamilelik onları durup dururken bir “çift”
yapar... Bir Meg Ryan filminde olabilecek bir durum muydu bu Allah aşkına!?
2000’lerin romantik komedilerinde “yatmak”, “sevişmek” gibi
ifadeler artık sadece o bildiğimiz argo kelimeyle ifade edilir oldu. Mesela yine
Heigl’ın Gerard Butler ile başrolü paylaştığı Kadın Aklı Erkek Aklı (The Ugly Truth) filmindeki küfür ve argo
oranı inanılmazdı... Heigl’ın karakteri bizim normalde “odun” diyebileceğimiz bir
adamla aşk yaşamak zorunda kalıyordu...
Genellikle orta yaşa yaklaşan ve
evlilik, ya da düzgün bir ilişki için geç kaldığı hissine kapılmış sevilesi
kadınları oynayan Heigl biraz da 2000’lerin bekar kadınlarını fazlasıyla temsil
etmiyor mu? Onun ve hemcinslerinin oynadığı rom-kom’lar biraz aynı kapıya
çıkmaya başladı artık: “Öyle eskinin kibar, sadık, sevecen salon erkekleri pek
kalmadı... Adam gibi bir adam istiyorsan önce onu biraz büyütmen lazım
kızım...!”
Öncülüğünü Sex and the City dizisi yapan ‘seks arkadaşlığı’
kavramının peşine düşen erkek ve kadınlar artık bu filmlerin finallerinde bu
‘hayal’lerinden vazgeçip bir limana demir atmak zorunda kalmıyorlar mı?
neredeyse herkesin nefret ettiği Bağlanmak Yok (No Strings Atteched), görmezden gelinen Arkadaştan Öte (Friends With Benefit), eğlenceli bulunan Çılgın Aptal Aşk (Crazy, Stupid, Love.) gibi romantik komediler
artık değişen ilişki kavramları içinde yeni bir ‘mutlu model’in
yakalanabileceğini bize söylüyorlar sanki... Utanç'ta (Shame) düzgün ilişki
kuramayan, kurmaya çalışınca cinsel iktidarını kaybeden seks bağımlısı Brandon’ın
dramı 2000’lerin bekar erkeklerinin rüyalarının sonu gibi... İyisi mi birer
Katherine Heigl bulmalı... Yaşı hafif geçkin, hem etine dolgun hem de düzgün,
prezantabıl bir kadın...
Peki kadınlar ne yapacak? Onlar da biraz ‘öküz’
olmasına katlandıkları, hâlâ ‘daha fazla ne kadar kadınla yatabilirim’
güdüsüyle sağda solda dolanan adamları eğitmeye çalışacaklar bir süre... Eee
her erkekten bir George Clooney ya da Brad Pitt çıkarmak kolay değil... Bir
bakmışsınız ki Ashton Kutcher çıkmış!! Ama ne yazık ki artık ona da razı
olanlar var...
Acaba Katherine Heigl'dan bir Meg Ryan çıkartmak mümkün mü? |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder