Romantik komediler yazılması en kolay senaryolara
sahiptirler. Özellikle de ilişkiler konusunda bizdeki gibi biraz tutucu olan
ülkelerde etrafta olan bitenin biraz “farkında” olup eli kalem tutan herkes
rahatlıkla yazabilir. Cazip bir kız ve bir oğlan tanışırlar, mutlu olurlar, sonra bir şey olur uzaklaşırlar, bazı gelişmelerin sonunda o 'engel' ortadan kaldırılır ve mutluluk... Hollywood'da binlerce tane var. Yeşilçam'da da vardı eskiden... Ama sonra yıllarca yapmadık, unuttuk...
Şimdi 2000'lerde tekrar romantik komediye sardırdık ama bunca zamandır doğru yapılmış bir tane çıkmıyor, çıkamıyor. Denemeler gişelerde çalışıyor belki ama bu doğru yapıldıkları anlamına gelmiyor. Nitekim bu filmlerin gişe rakamlarına bakan yapımcılar ya da yönetmenlerin en büyük yanılgısı da bu oluyor... Kitleler her zaman ‘kalite’ye rağbet etmezler. Popülerliğin kaliteyle ters bir orantısı vardır çoğu zaman.
Şimdi 2000'lerde tekrar romantik komediye sardırdık ama bunca zamandır doğru yapılmış bir tane çıkmıyor, çıkamıyor. Denemeler gişelerde çalışıyor belki ama bu doğru yapıldıkları anlamına gelmiyor. Nitekim bu filmlerin gişe rakamlarına bakan yapımcılar ya da yönetmenlerin en büyük yanılgısı da bu oluyor... Kitleler her zaman ‘kalite’ye rağbet etmezler. Popülerliğin kaliteyle ters bir orantısı vardır çoğu zaman.
"Recep İvedik" hem müthiş bir beğeni hem de "nefret" kazanan Şahan Gökbakar da kendi tarzında bir romantik komedi yapmaya karar vermiş. "Recep İvedik 4"ten önce başka türlü bir projede ne yapacağını görmek için olmalı... Ama işte o hedeflediği "başka türlü" olamamış pek...
Filmi eleştiren herkesin birleştiği fikir: başarılı oyuncu Ezgi Mola filmin en iyisi... Çünkü samimi ve inandırıcı... |
Gökbakar, bir röportajında (beyazperde.com) ‘sineması’nı
şöyle özetlemiş: “Ben komedi filmi yapıyorum, adı üstünde, insanlar gitsin para
versinler onun karşılığında da gülmeyi beklesinler, ben de onları güldüreyim,
çıktıklarında da "abi çok güldük" desinler.”
Bundan anlaşılıyor ki; Gökbakar, komedi anlayışındaki
‘terslik’in ne olduğunu anlamamakta direniyor. (Parasını veren) seyircinin
istediğini (abi çok güldük) vermek gibi ‘çok masum’ (!) görünen amacın arkasına
sığınıyor sürekli. Aziz Nesin’in, Sadık Şendil’in, Ertem Eğilmez’in, Şener Şen,
Kemal Sunal, Sadri Alışık’ların yetiştiği bu topraklarda, onların filmleriyle
beslendiğini söyleyen bir mizahçının dört filmdir komedi yapacağım diye önüne
geleni kırıp dökmesini, bir de sinema tarihi kadar eski olan ‘komedi’ janrını
bir çırpıda ‘para’ kelimesiyle aynı cümlede geçirmesini anlamamızı bekliyor.
Yaptığının sinema değil tüccarlık olduğunu söyleyince de alınıyor...
Aynı röportajda şöyle de söylemiş Gökbakar: "Bence bazı köşeyazarlarının, sinema eleştirmenlerinin kabul etmeme, reddetme, yok sayma, değersiz addetme güdüsü, karakterin sivriliğinden,yapısından kaynaklandı. İzledikleri karakteri bir komedi unsuru olarak değil de, onu beğendiğinde sanki o karakteri tümüyle tasvip ediyormuşsun ve sen de öyleymişsin gibi olacağını hissettikleri için... 'Hayır ben öyle değilim'in bir yolunu bulmak, o karakteri yok saymak..."
Aynı röportajda şöyle de söylemiş Gökbakar: "Bence bazı köşeyazarlarının, sinema eleştirmenlerinin kabul etmeme, reddetme, yok sayma, değersiz addetme güdüsü, karakterin sivriliğinden,yapısından kaynaklandı. İzledikleri karakteri bir komedi unsuru olarak değil de, onu beğendiğinde sanki o karakteri tümüyle tasvip ediyormuşsun ve sen de öyleymişsin gibi olacağını hissettikleri için... 'Hayır ben öyle değilim'in bir yolunu bulmak, o karakteri yok saymak..."
Yani mesela ben bu durumda, "Recep İvedik"i aslında beğenmişim de bunu yazarsam eğer ben de kendimi öyle bir karakter olarak gösterecekmişim korkusuyla negatif yazılar yazmışım..! Doğrusu bu hayal gücüyle yakında kendisinden bir de bilim-kurgu filmi bekleyebiliriz...
"Felekten Bir Gece"nin (The Hangover) Zach Galifianakis'i temsilen böyle bir karakter de var Celal'in ekibinde... |
“Celal ile Ceren”de “Recep İvedik”ten daha ümit veren bir
yol görünüyor halbuki en başta. Ev videosu efektiyle çekilmiş, filme adını
veren çiftin “mutlu beraberlik”inden sahnelerle açılan film, Ceren’in Celal’e
basit bir kural koymasıyla ilk düğümünü atıyor. Ceren, nasıl sonlanacağını
tahmin ettiği için, Celal’in, bir arkadaşının bekarlığa veda partisine
gitmesini yasaklıyor. Aralarında çıkan tartışma sonucunda Celal partiye
gitmeyeceğine söz veriyor. Ama bu sözünü tutmayıp ‘yasak elma’yı yiyor...
Ceren’in bunu öğrenmesi ve sonrasında gelen ayrılık, sanki çıkışını “Felekten
Bir Gece” (The Hangover) filminden almış gibi görünse de filmin en doğru
işleyen bölümleri... Sonrasında film oradan oraya savrulmaya başlıyor. Ceren ve
arkadaşı, Celal’e büyü yaptırıyorlar mesela ki bu filmin orta yerinde duran
tümüyle klişe bir bölüm... Nitekim buradaki malum espriler, giderek kabalaşan
bir dozda yine skeç usulü sıralanıyorlar. Celal ayrılığın ilk başta getirdiği
geçici rahatlamadan sıyrılınca, Ceren’i yeniden kazanmaya çalışıyor. Ama bunu
yaparken Hollywood’un ve hatta Yeşilçam’ın zamanında başarıyla uyguladığı
garanti şablonlarını aşırılaştırıp içlerini tümüyle boşaltarak “Recep İvedik”e
kırıyor dümenini. Yine incelikten yoksun, yine aşırı cinsiyetçi ve hatta
giderek de avam bir kimliğe bürünüyor film.
Başladığı gibi gitmiyor film... Mesela bu sahne çok iyiydi... Film bir de fazla uzun... Hatta en az 20 dakika fazlası var diyebilirim... |
Kabalık, aşırılığından ileri gelmiyor. Farrelly kardeşler de
“Ah Mary Vah Mary”de daha zor olanı deneyip, ‘sperm’i espri malzemesi yaparken
bunu sempatiyle ve zeki bir sahneyle yapabilmişti mesela. Ya da Judd Apatow “40
Yıllık Bekar”da bariz bir seks komedisinin içinde romantizm yaratabilmeyi
başarmıştı. İşte benim de bir yazar olarak Şahan Gökbakar’ı suçladığım şey tam
da bu... Böyle filmler yapabilecek gücü ve kabaliyeti olduğunu düşünmemize
rağmen onun “insanlar gitsin para versinler onun karşılığında da gülmeyi
beklesinler, ben de onları güldüreyim, çıktıklarında da ‘abi çok güldük’ desinler”
dışında bir sinema anlayışı olmaması. Bu yüzden onun komedisi hep ‘ucuz’, hep ‘incelikten
yoksun’, hep ‘yengene çaktım’, ‘karıya çatır çatır vurdum’ gibi cinsiyetçi ve
hakaretamiz ifadelerle dolu olacak, hep belli bir görünüşün dışında olan
kadınlarla ve eşcinsellerle alay edip onları aşağılayacak, seyirciye hiçbir
zaman ‘değişik bir komediydi’ dedirtmeyecek... Çok film izlediğini tahmin
ediyor olmamıza rağmen hep bir ‘sinema cahili’ olarak kalacak ama o para
kazandığı sürece bundan hiç gocunmayacak!
filme bugün gittik ve çok güldük:) ama yorumlarınıza birebir katılıyorum. kabalık ve espri düzeyi açısından yine bir recep ivedik tarzı vardı.
YanıtlaSilben de bazı yerlerine güldüm tabi ama ilerledikçe eğlence katsayım iyice düştü, giderek yok oldu diyebilirim...
Silteşekkürler fikirlerinizi paylaştığınız için :)
Yorumum: http://tarihenotdustum.wordpress.com/2013/01/20/celal-ile-ceren-recep-ivedik-4/
YanıtlaSilTeşekkürler.
aklın yolu bir tabi...
Sil