Mars’ta tek başına...
Ülkemizde de ilgi gören Andy Weir imzalı “Marslı” adlı
popüler romanın jet hızıyla çekilen filmi sinemalarımızda bu hafta... Film uzun
süresine rağmen gayet akıcı ve şık bir NASA reklamı gibi..
Mars gezegeninde araştırma yapan altı kişilik bir astronot
ekibi gezegendeki büyük bir fırtına sonrasında acil kalkış yapmak zorundadır.
Bir anda fırtınanın tam ortasında kalan ekipten geride kalan bir kişinin,
botanikçi/mühendis Mark Watney’in öldüğünü sanan arkadaşları Mars’ı son anda terk
edebilirler. Böylece Mark’ın Mars’taki yanlız günleri de başlar. Mars’ı sürekli
gözleyen NASA çalışanları bir süre sonra Mark’ın terkedilmiş üste bazı
değişiklikler yaptığını farkederler.. Mark’ın zekası, NASA’nın zeki mühendisleri
ve son derece insancıl yöneticileri sayesinde milyonlarca kilometre uzaktan
birbirleriyle iletişim kurup geniş çaplı bir kurtarma operasyonu da
başlatacaklardır.
NASA’nın milyonluk imkanlarını tek bir astronotlarını bile
kurtarmak için bir çırpıda harcayabileceğinin anlatıldığı bu Ridley Scott filmi,
başından sonuna ilgiyle izletiyor kendini. Üstelik pek çok bilimsel ve sıkıcı
detayın başarıyla üstesinden gelindiği gayet anlaşılır bir senaryoyla yapıyor
bunu. Doğrusu son derece popüler olan romanı okumaya fırsatım olmadı, hemen filmi
geliverdi zira.. Ama beklenti oldukça yüksekti. Çünkü her ne kadar son yıllarda
kariyeri çok iyi gitmese de, bilimkurgu türüne “Blade Runner” ve “Alien” gibi
çok önemli filmler armağan etmiş önemli bir yönetmenin bir uzay macerasıyla
daha karşımıza geliyor oluşu belli bir heyecan yaratıyor sinemaseverde.
Ancak
bu filmin bir Ridley Scott vizyonundan çıktığına inanmak pek mümkün değil.
Kuşkusuz “Marslı” gibi filmler Ridley Scott’ın çok rahat çekebileceği türden
filmler, ama yönetmenin dünyasına ya da yorumuna pek de alan açmayan bu tip
mega bütçeli filmler her zaman “Gladyatör” gibi sonuçlar doğuramıyor.
Müzikleri, görüntüleri, parlak oyuncuları, akıcı diyalogları ve baştan sona
pozitif bir tavırla ele alınmış hikayesiyle “Marslı” akıp gidiyor rahat bir
şekilde ama derinleşemiyor bir türlü... Aslında bunun sebebi filmin Mark’ın
koskoca ve yabancı bir gezegende tek başına kalmasının ne melankolisini ne de
felsefesinin tadını hiç çıkarmıyor olması. Bunun yerine hikayenin NASA
tarafındaki kurtarma çalışmalarına daha çok önem verilerek yeni bir “Apollo 13”
filmi yapılması tercih edilmiş sanki. Mark’ın umutsuzluğa çok fazla kapılmayıp,
karşılaştığı tüm zorlukların üstesinden kolayca gelmesi, filmin geçen yıl
izlediğimiz “Yerçekimi”nde (Gravity) olduğu gibi izleyicisini uzaydaymış gibi heyecanlandırması
mümkün kılmıyor pek. Filmin NASA’da geçen bölümleri ise büyük bir reklam filmi
gibi. Kurumun aslında ne kadar şeffaf çalıştığı, basından bir şey saklamamaya
özen göstermesi, insana değer veriyor oluşu, ne kadar güzel ve çalışkan
insanlar çalıştırdığını gözümüze sokan sahneleri her ne kadar eğlenceli olsalar
da filmin dezavantajını oluşturmakta. Evet, bir yandan da uzun bir NASA reklam
filmi duygusu vermiyor değil “Marslı”.
Yine de başta Matt Damon olmak üzere sempatik bir oyuncu
kadrosu, Abba’dan David Bowie’ye kadar uzanan şarkı listesi, görüntü yönetmeni
Dariusz Wolski’nin tertemiz görüntüleri ile 140 dakikanın nasıl geçtiğini
anlamıyor ve güzel duygularla çıkıyorsunuz salondan.. 3/5
Marslı
The Martian
Yönetmen: Ridley
Scott
Oyuncular: Matt
Damon, Jessica Chastain, Jeff Daniels, Kristen Wiig, Michael Pena, Sean Bean, Kate Mara, Sebastian Stan
141 dakika
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder