Eleştirmenin Not Defteri

1 Ocak 2016 Cuma

BASKIN: KARABASAN

Nihayet cinsiz bir korku filmi...
“Rezervuar Köpekleri”nin başında bir masa etrafında oturmuş, bir soygun için biraraya gelmiş adamların kahve sohbetini izleriz. Tek bir cümlede bile “soygun” kelimesi geçmez ama filmle alakasız konularda konuşan karakterleri ilk 10 dakikada büyük oranda çözeriz. Korku filmi fanatiklerinin merakla beklediği yerli korku filmi “Baskın”a, sonradan büyük bir belaya bulaşacak beş polisi bir yemek masasında izleyerek başlıyoruz. Son derece kaba ve cinsiyetçi olmaları, şişirilmiş egolar ve şovenist tavırları hepsinin ortak paydaları. Belli ki rozet ve silahın gücüne sığınmış, ‘iktidarsız’ tipler. İçlerinden bir nebze öne çıkan genç polis Arda’nın rüyalarına giren çocukluk anısı da bizi pek bir yerlere götüremiyor. Freudyen bir gözlükle bakınca, baba ve aile kurumunun, otoritenin birey üzerindeki etkisinden yürüyünce bir şeylerin ucu görünüyor...  Ama buradan girilecekse, bu meseleye daha çok odaklanan bir metin üzerinden gidilmeliydi sanki. Diğer karakterlerin ise birbirlerinden ayırt edici hiçbir özellikleri yok. Bunlar araçlarına doluşup bir polis çağrısına cevap verirler ve vardıkları yerde (Osmanlı karakoluymuş) onları büyük işkenceler beklemektedir.
“Baskın”ın görsel dünyasının çok başarılı olduğunu en baştan söylemek lazım. Üstelik nihayet cinli islami korku filmlerinin ötesinde farklı bir yerde duran bir tavırla gerçekleştirilmiş. Ama sinema ne kadar görsel bir sanat olsa da bir hikaye anlatma sanatıdır. Bu yüzden filmin olanca güzel kadrajlarına, iyi tasarlanmış müziklerine ve makyaj başarılarına rağmen senaryosundaki sorunları gözardı edemiyorum. Genç yönetmen Can Evrenol’un ilk başlarda doğru bir hikayeyle yola çıktığını ama sonrasında korku türüne ait çok sevdiği filmlerden bir karışıma yöneldiğini düşündüm izlerken. Clive Barker’dan girip John Carpenter’dan çıkan, “Sessiz Tepe” (Silent Hill), “Teksas Katliamı” (Texas Chain Saw Massacre), “Ufuk Faciası” (Event Horizon), “Hellraiser”, “Rec”, “Sınır(da)” [Frontier(s)] gibi ait oldukları alt türlerin en akılda kalan yapımlarını hatırlatan sahneler ve imajlar yaratan Evrenol, karakterlerini ve hikayesini derinleştirmeyi bırakıp kurduğu görsel dünyanın peşine takılıp kayboluyor. Yavuz adlı karakterin işkencecisine “ben devletim” diye bağırması devletçilik eleştirisi yaptığına işaret ediyorken tarikatın lideri “Baba”yla, Arda’nın küçükken anne-babasının yatak odasında duyduğu seslerden ulaştığımız kendi (muhtemelen polis olan) babasına kurulan köprü de kaba bir Freud okumasına pencere açıyor. Arda’nın annesiyle yatan babasının intikamını, ona yıllarca babalık yapan amcasından edindiği bir silahla cehennemin ‘baba’sından alıyor olması da altından çok kalkılabilen olgun bir fikre dönüşememiş.   
Yavuz’un onun anlattıklarına gülen garson çocuğu dövmesi “Sıkı Dostlar”ı (Goodfellas), sık sık görünen ve şamanizmde temizlik bilgisini simgeleyen kurbağa imajları da “Manolya”yı (Magnolia) hatırlatmıyor değil bu arada. Polislerden en zayıf karakterli olanının bir sabunlukta kurbağa görmesiyle başlayıp yer yer görünmeye devam eden bu kurbağa imajları bu pis polislerin karakolda kendilerini bekleyen vahşiler tarafından ‘temizlenecek’lerini ima etmekte sanki. Bazı sahnelerde küçük lekeler gibi görünen Türk bayrağı (mesela silah kabzasında), Fatih Sultan Mehmet, Atatürk görselleri milliyetçilik, ulusalcılık, Osmanlıcılık eleştirilerini mi işaret etmekte acaba? (Osmanlı karakolu da şimdiki cumhuriyetin babası mı mesela?)  Bütün bu işkenceler genç polis Arda’nın gördüğü bir kabustan mı ibaret? (Filmin adına bu yüzden mi “Karabasan” kelimesi eklendi acaba?) Bu kötü polisler (erkekler) ilahi bir güç tarafından cezalandırılıyorlar mı? Bir tarikatın kurbanı mı oluyorlar? Film polis ve devlet faşizmini mi eleştiriyor ya da babalarının gölgesinde büyüyen erkek çocuklarının babalarından kurtuluşunu mu anlatıyor? Sarmal bir yapıya işaret eden 'final twist'i ise bütün hikayeyi kucaklamıyor sanki... 
Ama Can Evrenol’un yönetmenliği kesinlikle umut veriyor. Yepyeni hikayelerde çok daha iyi filmlerin geleceğini işaret ediyor bize... Bu da bu zaman ve sinema ortamında az bir şey değil doğrusu... 2,5/5

Baskın: Karabasan
Yönetmen: Can Evrenol
Oyuncular: Ergun Kuyucu, Görkem Kasal, Muharrem Bayrak, Fatih Dokgöz, Mehmet Cerrahoğlu
97 dakika

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder