Bazı genç sinemacılarımızın ilk filmleri beklenmedik
olgunluklarla çıkar karşımıza. Özcan Alper’in “Sonbahar”ı, Seren Yüce’nin
“Çoğunluk”u, Deniz Akçay’ın “Köksüz”ü mesela... Daha ilk filmleriyle
heyecanlandıran bu genç yönetmenlerin bu tek kelimelik isimler taşıyan
filmlerinin ortak özellikleri söylemek istediklerinde çok net ve yürekli
oluşları aslında...
Kaan Müjdeci’nin “Sivas”ı da daha şimdiden bu kervana
katıldı. “Sivas” küçücük ve hatta çok klişe bir hikayeden yola çıkıyor. Kısaca
‘taşrada büyümenin zor koşulları’nı bilmemkaçıncı kez –bu kez Yozgat’ta- izliyoruz
ama “Sivas”ta bizi kendisine bağlayan daha güçlü bir şeyler var. Müfredat
gereği okullarında piyes olarak oynayacakları Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’de
prenses rolüne seçilen beğendiği kız Ayşe’nin karşısında Prens olamayacağı için
canı fena halde sıkılan 11 yaşındaki Aslan’ın peşine takılıyoruz film boyunca. Aslan
arkadaşları tarafından da hep ‘dışarıda’ tutulan, itilen bir çocuktur. Civarlarında
sıkça gerçekleştirilen bir köpek dövüşünden sonra ağabeyini ve babasını, yenik
düştüğü için terkedilmiş, ‘itilmiş’ bir köpeği
evine almaya ikna eder... Aslan’ın Sivas adlı bu köpekle kurduğu dostluk öyle
bildiğimiz Hollywoodvari köpek-çocuk dostluğu değil. Nitekim Aslan, Sivas’ın
yine de dövüş müsabakalarına katılmasına engel olmaz. İçindeki öfkeyi kendi
öfke patlamaları kadar Sivas’ın üzerinden de aktarmayı sürdürür. Bozkırlarda
başka türlü gitmiyordur zaten hayat..
Film bize Aslan’ın köpekle kurduğu ilişki üzerinden taşranın
sert koşullarının erkekleri nasıl da zorladığı ve şiddetle ne kadar iç içe
yaşadıklarını anlatıyor. Aslında bir süre sonra taşradan da çıkıyor mesele, daha
çocukken dillerine iyice yerleşen eril küfürlerle büyüyen Türk erkeklerin dünyasına
sert bir bakış atıyor.
Sonunda hiçbir köpeğe zarar verilmediği yazılsa da
köpeklerin birbirlerine zarar verip vermediği konusunda izleyenlerin kafasında
soru işaretleri bıraksa da bu değerli filmin şahane çocuk oyuncusu Doğan İzci’nin
gözlerinde vücut bulan öfke filmin meselesiyle çok uyuşuyor. Onun büyük
oyunculardan farkı olmayan performansı, son yılların en unutulmaz oyuncu
performanslarından biri olarak da hafızalarımıza kazınıyor...
Not: Bu yazı Vogue dergisinin Kasım 2014 sayısında da yayımlanmıştır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder