KISA ELEŞTİRİ: İNCİR REÇELİ 2

Avazı çıktığı kadar susan (!) adam ile onu çalkalayan (!)
kızın aşk hikayesi! Sürekli kafada patlayan şişeler-bardaklar, kendisine
sulananlara kafa atan esas kız, anlamsız yavaş çekimler, sıkıcı bir olay
örgüsü ve arabesk diyaloglar...!
Aşk filmi senaryosu yazmanın türlü kolaylıkları ve
zorlukları var... Sevilebilir karakterler yaratırsınız, güzel bir tanışma
sahnesi yazarsınız, araya giren makul sorunlar yaratırsınız, güzel müzikler ve
mekanlarla süslersiniz, göz yaşartan ya da izleyene ‘iyi hissettiren’ bir de
final koydunuz mu tamam gibi gözükür. Ancak yönetmenin o duygusallığı, ikna
ediciliği ve ‘vıcık vıcık’laşmayan tonu yakalaması pek de kolay değildir...

“İncir Reçeli” aynı tonda devam ediyor. Yıllar geçmesine
rağmen kaybettiği sevgilisinin yasını tutan, yalnız, çoğunlukla sarhoş olan
Metin, yaşadığı trajediyi senaryolaştırarak film yapmış belli bir ün de
kazanmıştır üstelik! Bu sefer de çaldığı barda geceleri barmenlik yapan dövmeci
Gizem ile tanışır ve yine sorunlu bir birliktelik başlar... Gizem, “Yalnız bir
adam gördüğünüzde onu çalkalayın. Seven yerleri dibe çökmüş olabilir”
mottosuyla (!) ‘adamı’nı çalkalamaya çalışıyor film boyunca.
Aşk üzerine bolca edebiyat
parçalanıyor, sürekli ‘kakası varmış gibi’ bir ifadeyle dolanan Halil Sezai,
gülümserken bile buz gibi soğuk olabilen Şafak Pekdemir ile yine bir kimya
oluşturamıyor. Zorlama mizah parçacıkları (Metin'in saf arkadaşı Erol'un yaşadığı saçma sapan ilişki ve Metin'in çaldığı bardaki sulu garsonlar), başka bir üzücü yan hikaye (eski aşkını Gizem'e anlatan ve sırtına dövme yaptıran yaşlı adam) ve bol müzikle
desteklenmeye çalışılan film sıradanlıktan bir gıdım bile sıyrılamıyor maalesef. Artık Halil Sezai'yi bu ilişki de mutlu etmezse üçüncü film de gelir mi acaba? 1/5