Eleştirmenin Not Defteri

Nicolas Cage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Nicolas Cage etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2013 Pazar

Film eleştirisi: GÖSTER GÜNÜNÜ (Kick - Ass)



Günümüz liseli ergenlerden herhangi biri sayılabilecek Dave’in cevabını en merak ettiği soru şu “Neden kimse ‘özel güçleri’ olmasa da süperkahraman olmayı denemiyor ki?” Aslında denenmiyor değil tabi. Ama Dave’in internetle alakası genelde porno ve oyun siteleri olduğu için bunlardan haberdar değil pek! Çünkü Dave’in aslında bir süper gücü var. Kendisi söylüyor: “Tek süper gücüm kızlar tarafından görülmemek!” Dave’in hayatı radyoaktif bir örümcekle tanışmadan önceki Peter Parker maşallah. Hatta ondan daha berbat... Annesini boktan bir hastalıkla kaybetmiş. Babası da renksiz bir tip. Dave cinsel eğitimini porno sitelerinden, hayata dair bildiklerini de çizgi romanlardan edinmiş. Herhangi bir konuda yeteneği de yok. Ama kafayı süper kahraman olmakla bozmuş... Hangimiz lise yıllarında bir kenara itildiğini hissettiğinde olmak istememişti ki zaten?

Dave dalgıç kostümü getirtiyor bir alışveriş sitesinden ve sokağa çıkıyor. Onun da bir süperkahraman adı vardır artık: “Kick-Ass”... Sonra kötülerle de tanışırız. Kudretli bir mafya patronu ve eli silahlı acımasız karanlık adamlar... “Göster Gününü” bu sahnelerle vasatın biraz üstü bir ergen komedi macerası izlenimi vermiyor değil en başta. Ama üstüste attığı vitesler öyle bir seyir deneyimine dönüştürüyor ki filmi, sonunda hayran kalmamak elde değil... 
Orijinal çizgi romanında "Kick-Ass"...
Zira Nicolas Cage’in canlandırdığı bir babanın (o da aslında Big Daddy isimli bir süperkahraman) 11 yaşındaki küçük kızına (Hit-Girl) ateş ederek çelik yelek eğitimi verdiği sahne seyirciye atılan ilk tokat. İkincisi Kick-Ass’in ilk vukuatında dayak yiyip, bıçaklanıp bir de üstüne araba çarptıktan sonra haşatının çıkmasıyla geliyor. Filmin çocuklarının ‘şiddet’le olan ilişkisi böyle çiziliyor daha hikaye çok da ilerlemeden... Ama asıl bomba Hit-Girl’ün ilk kez ortaya çıktığı o sahneyle geliyor. Küçük kızın bir dolu kötü adamı adeta parçalara ayırdığı bu sahne, filmin rengini bir anda çok değiştiriyor. Sonrası rengarenk, şiddetli bir fantezi...

Dave’in dikkat çekmek ve önemli biri olma isteği bir fitili ateşliyor. Mesela kendi alternatifinin doğmasını sağlıyor. Zengin babasına rağmen mutsuz olan arkadaşının Red Mist adıyla önce yanına sonra da karşısına geçmesine neden oluyor. Hit-Girl ve Big Daddy’nin intikam planını sekteye uğratıyor. Yani yaptığı seçimle domino etkisi yaratıyor. Ama yine de kirli bir düzene ve kötü yetişkinlerin dünyasına karşı başkaldıran çocuklar oluyorlar sonuçta....
Bazen grafik şiddetin tonu, özellikle de Hit-Girl’ün finaldeki koridor sahnesinde biraz kontrolden kaçıyor sanki... 

“Göster Gününü” Marvel’in sahibi olduğu Icon adlı bir yayıncının çizgi romanından  uyarlanmış. Yaratıcısı “Wanted” çizgi romanlarının da yaratıcıları olan Mark Millar ve John Romita Jr. İkilinin 2008-2010 tarihleri arasında yayımlanmış 8 sayılık maceraları var sadece. Yani aslında öyle devasa bir ‘ilgi odağı’ değilmiş zamanında çizgi romanları... Ancak Matthew Vaughn’un çektiği bu filmden sonra olağanüstü bir değer kazandı her sayı. Çünkü çizgi roman kültüründen hiç uzak olmayan bir yönetmen olan Vaughn, filmini rengarenk ve çizgi roman estetiğinden de faydalandığı kompozisyonlar, sahne geçişleri ve dinamizmle donatmayı başarmış. Buna herbiri ayrı bir yetenek olan genç oyuncularının performanslarını da eklerseniz ortaya bir an bile sıkılmanıza olanak vermeyen bir eğlencelik çıkıyor. Özellikle de Hit-Girl rolünde izlediğimiz 97 doğumlu Chloe Grace Moretz (“Kanıma Gir” ve “Hugo”da da izlemiştik) göründüğü her sahnede bütün ilgiyi kendine topluyor...

“Göster Gününü” bizde vizyona girmese de küçük süperkahramanlarını büyük tehlikelerin, vahşetin ve yoğun bir şiddetin içine atan bir fantezi. Ama 13 yaş altındaki çocukların da izlememesi gereken bir fantezi...  

Video 1: Filmin güzel bir seçkiden oluşan müziklerinden Gnarls Barkley’nin “Crazy” şarkısının çaldığı bu sahne filmin en “tatlı” sahnesi...

  
Video 2: Bu yaz devam filmini izleyeceğimiz "Göster Gününü" (Kick - Ass) ülkemizde vizyona girememiş, doğrudan ev videosuna inmiş bir filmdi. Filmin Tiglon'dan yayımlanmış DVD'sini hâlâ bulabiliyorken izlemenizi tavsiye ederim...
Aşağıda filmin fragmanını izleyebilirsiniz...


Video 3: Ülkemizde şimdilik 2 Ağustos 2013 günü vizyona çıkacak gibi görünen "Kick-Ass 2"de Jim Carrey'nin de önemli bir rolü var... Yönetmen ise maalesef Matthew Vaughn değil. Ayrıca fragmana bakarsak ilk filmden daha "şiddetli" bir ikinci film bekliyor izleyicileri...


24 Ağustos 2012 Cuma

İKİ CÜMLEDE KRİTİK - 7


AÇLIK OYUNLARI (The Hunger Games)
Evet bazı kusurları var; filmin duygusal atmosferi biraz gereğinden hızlı ilerliyor, sos gibi dizayn edilmiş politik alt metni fragman gibi geçiveriyor aralarda ve Donald Sutherland sanki sırf bunun için filmde var gibi... Ama yine de çok sevdiğim kimi özellikleri de var; "Alacakaranlık" serisinin aldığı yolun tam tersini tercih edip olanca müsaitliğine rağmen şiddete teslim olmadan konuyu insanca ele alışı, yakışıklı erkek-güzel kız fetişlerine fazla prim vermemesi ve tabi Jennifer Lawrence’ın son derece inandırıcı performansı...  3/5

ÖLÜME ÇEYREK KALA (Brake)
Filmin ilk 80 dakikası -tıpkı "Toprak Altında"da (Buried) olduğu gibi- hükümet ajanı Jeremy'nin bir arabanın bagajında gözlerini açıp niye orada olduğunu çözüp mücadele etmesiyle ve olayların "24" dizisindeki gibi giderek tırmanan bir terör eylemi sürecini takip etmesiyle geçiyor, finalde ise iki farklı sürpriz sizi bekliyor... "Buried" kadar iyi değil ama başından sonuna ilgiyi sıcak tutan filmde esas adamı canlandıran Stephen Dorff iyi bir performans çıkarıyor... 3/5

HAYALET SÜRÜCÜ 2: İNTİKAM ATEŞİ (Ghost Rider: Spirit of Vengeance)
İstediği kadar bir sürü sahnesi Türkiye’de çekilmiş olsun, öyle böyle değil; çok ama çok kötü bir devam, aksiyon ve Nicolas Cage filmi daha...! “Crank” ve “Gamer” filmleriyle de benim en ufak bir sempatimi kazanamayan, aksiyonu izlenemez bir şekilde çekebilmeyi başaran yönetmen ikilisi Neveldine/Taylor’dan bir kötü yönetmenlik örneği daha olan filmde en çok da "Centilmen"de (The American) çok beğendiğim Violante Placido'ya yazık olmuş... 1/5

AH SALAK KARDEŞİM (Our Idiot Brother)
Paul Rudd’un artık giderek "tektip"leşen bir komedyen olduğunu bir kez daha anladığımız bu filminde Rudd'un bu sefer oldukça saf bir karakter olan Ned’in üç kızkardeşinin başına bela olup onların günlük sorunlarını nasıl da içinden çıkılamaz bir hale dönüştürdüğüne şahit oluyoruz. Kızkardeşleri Zooey Deschanel, Elizabeth Banks ve Emily Mortimer oynayınca ilgi çekici ve hiç de sıkıcı olmayan bir filme dönüşmüş “Ah Salak Kardeşim”... 3/5
 
VAHŞİ AV (The Wild Hunt)
2009'da Toronto Film Festivali’nde "En İyi Kanada Yapımı İlk Film" ödülünü kazanan ve gerçekten de dikkat çekici bir film olan “Vahşi Av”, “role playing” oyunlarına kendilerini kaptıran ve sanal bir ortaçağ köyü oluşturarak ‘Game of Thrones’çuluk oynayan insanların arasında geçen bir gerilim... Kızarkadaşını bu hastalıklı oyuna kaptıran gencin onu kurtarmak için girdiği mücadele tüyler ürperten bir finale doğru sürükleniyor... 3/5

ŞEYTANLA RANDEVU (Meeting Evil)
Samuel L. Jackson ve Luke Wilson gibi iki oyuncuyu buluşturan film beklentilerin çok altında kalan bir gerilim olmakla kalmayıp neredeyse bir dakika bile durmayan, yerli yersiz her sahnenin altına döşenmiş sinir bozucu müziğiyle de insanın film zevkini öldüren, anlamsız, gereksiz, kötü yazılmış, kötü oynanmış, kötü çekilmiş, kötü bir film... En güzel tarafı 85 dakika sonra bitiyor olması...! 1/5